Allah (cc) Bizi Büyük Günlere Hazırlıyor
Abdurrahman Dilipak -Yeni Akit
Allah (cc) bizi büyük günlere hazırlıyor
Allah’ın (cc) indindeki makamınızı ve gelecek günlerin neye gebe olduğunu anlamak istiyorsanız, Allah’ın sizleri, halkları neyle meşgul ettiğine bakın.
Unutmayalım ki, Allah, servet ve iktidarı, halklar ve ülkeler arasında evirip-çevirecektir. Ve Allah bizleri mallarımız, canlarımız, sevdiklerimizle, kimi zaman artırarak, kimi zaman eksilterek imtihan edecektir. Ve yine, bize hayır gibi gelen şeylerde şer, şer gibi gelen şeylerde hayır murat etmiş olabilir. Biz bilmeyiz Allah bilir..
Halimize bakıyorum da, şükrediyorum. Sabırlı olmamız gerek.. Tribünde seyirci ya da kim kazanacak kim kaybedecek, kimin arkasında kim var diye spekülasyon / siyasi dedikodu üreteceğimize, “siyaset toto” oynayacağımıza, hayata katılmamız gerekiyor.. Hepimizin iman ettiği bir Allah (cc) ve hepimizin nefsinde taht kurmuş oturan bir Şeytan var. Hak-batıl mücadelesi kıyamete kadar da devam edecek. Hayat böyle bir şey değil mi zaten..
Herkes bu dünyada yaptığı ve yapması gerekirken yapmadığı şeylerden hesaba çekilecek.. Allah (cc) bizim ellerimizle zalimleri cezalandırmak ve mazlumlara yardım etmek istiyor..
Düşünüyorum da, 80’de İran devrimi ile farklı hayaller kurmaya başlamıştık.. Ardından Irak savaşı.. Hayat bazı şeyleri bize bu süreçte öğretti.. Afganistan! Rusları Afganistan’da daha iyi tanıdık. Irak’da, Filistin’de, Somali’de ABD’yi, İngiltere’yi.. Komünizm çöktü bu arada, ardından kapitilazmi de kriz dönemi başladı. Şimdi batı can çekişiyor.. Faşizm daha önce iflas etmişti. Son olarak Siyonistlerin süngüleri düştü..
Şimdi yükselen değer İslam..
Bosna bizim için muhteşem bir okuldu.. Bosna ve sonrası gelişmeler bizim için bir cihad ve şehadet mektebi oldu.. Çeçen direnişinin ilk aşaması da öyle.. Sonrası da bizim için ibretlik bir ders.. Sufiler, Şiiler ve Suudi destekli Selefiler arasındaki kavganın nelere malolduğunu görmemiz açısından iyi bir ders.. Yenilgilerimiz bile bir bilincin oluşması açısından önemli ve değerli. Aslında biz İslam mirasının devamı olan mezhebi ve kültürel akımlar meselesini mezhepleri dinleştirmeden ve bu dünyada tartışıp durduğumuz şeylerin hakikatini Allah’ın bize öbür dünyada göstereceğini bilerek, bu konuyu bir şekilde çözmemiz gerekiyor.
Henüz kimse inadından vazgeçmiş değil. Ama hayat bize bazı gerçekleri bir şekilde öğretecek. Akılla çözemediğimiz şeyleri, hayatın akışı içinde acı tecrübelerle çözeceğiz..
Yaşadığımız sürecin ilk kıvılcımı Mavi Marmara ile tutuşturuldu. Ardından Tunus’ta başlayan ilk isyan.. Bizler tarihin yaşayan tanıklarıyız. Yaşadığımız zamana ve mekana şahidliklik eden bir nesil yetişiyor..
Önceki gün, Ulustan Ümmete Platformu ile Tunus’a gittik. Bundan sonra dünyanın dört bir yanına gitmeye devam edeceğiz.. Önce İslam coğrafyası ve ardından tüm dünya..
Tunus ilginç, önemli ve muhteşem bir tecrübe.
Bosna’da Müslümanlar azınlık, uzun süre Rus etkisi altında, komünist rejimlerin baskısında yaşamış bir ülke, bir halk.. Ardından Tunus, genel-resmi söyleme göre hepsi Müslüman, Sünni, Arap olan (Daha doğrusu Araplaştırılmış) bir halk. Solcuları, marksistleri bile kültürel olarak Müslüman (!?) ve Sünni olan, ama katı laiklik uygulamasından geçmiş, Fransız etkisi altındaki küçük bir ülke. Nüfusunun 3-4 katı turist ağırlayan bir ülkeden söz ediyoruz. Burada Selefiler, İhvan, Hizbuttahrir kendi aralarında nasıl bir uzlaşı sağlayacaklar göreceğiz.. Enselerinde solcular, liberaller, milliyetçiler, laikler ve yoksul bırakılmış bir halk..
Libya ayrı bir alem. Yemen gibi, aşiret yapısı çok güçlü.. Feodal ilişkiler, gelenek ve dini otoriteler ve iktidar güçleri.. Pazar/piyasa.. Bizim için bunlar çocukluk hastalığı sayılabilecek şeyler.
Kesinlikle Selefi-Şii-Sufi gelenek kendi arasında bir uzlaşı bulmaları gerek. Ulustan Ümmete evrilmemiz şart.. Devlet-Hükümet-Sivil toplum arasındaki ilişki ve çelişkinin netleşmesi gerek. Bunlar şimdilik birbirine karışmış durumda.. Vatan mı, ülke mi, yurt mu bir karar vermemiz gerek. Biz mi toprağa aitiz, toprak mı bize?
Anayasa da şeriat maddesi olmalı mı mesela. Devletin adil ve toplumun inanç değerlerini koruması yeterli mi, bunun eğitim ve ifade boyutu, mediasının sınırı olmalı mı?
Anadil, kılık kıyafet vs.. Bunları konuşacağız. Üretim-tüketim ilişkileri de önemli. Kadın, sosyal devlet, laiklik, sekülerleşme.. Bunlar önemli konu başlıkları.
Bu süreçte Suriye son derece önemli. Suriye’de herkes Arap değil, her Arap Müslüman değil.. Şiiliğin çok farklı bir franksiyonu ile karşı karşıyasınız. İşe kan davası karışmış.. Yemen de Şia’nın Sünniliğe en yakın kolu olan Zeydi’lik hakim olmakla birlikte, Zeydiler arasında İran etkisinde Husi’lik diye yeni bir oluşum sözkonusu..
Tunus’tan kaçan Z. b. Ali Suudi Arabistan’da, karısı Dubai’de.. Suudi rejimi ve Dubai; İhvan’a değil muhalefete destek veriyor.. Bu çelişkiler, çatışma alanını daha da büyütüyor. Dini, mezhebi, ideolojik, politik, felsefi birçok çatışma alanı sözkonusu.. Tunus Selefisi, Hizbuttahrir’i, Mısırdakilerle ve Suriyedekilerle aynı şeyi düşünmüyor ve söylemiyor. Selefiler ve Hizbuttahrir de kendi içinde tek bir görüş değil. Beklemedik, ani siyasi gelişmeler karşısında, herkes kendi ülke ve toplumsal gerçekleri, siyasi gerçeklerine uygun farklı bir rota izlemek zorunda kalıyor.. İhvansa merkezde, Selefiler İhvan’ın elini kolunu bağlarsa meydan laiklere, milliyetçi ve solculara kalacak. Yok eğer laik milliyetçi ve solcular İhvan’ı boğmaya kalkarlarsa Selefilerle başetmek zorunda kalacaklar..
İhvan ise başarmak zorunda. Dengeleri kurmak ve korumak, adaleti sağlamak, piyasayı ve devleti işler hale getirmek zorunda..
Biz bu olayları yerinde görmek için Hamza Türkmen’in kooordinasyonu ile 45 STK temsilcisi, kanaat önderi, akademisyen, gazeteci ile Tunus’ta idik. Önemli görüşmeler yaptık ve bu konuya tekrar dönmek üzere bu günlük bu kadar.
Selâm ve dua ile.