Haydi Düşmüş Başkan Azlet O Avukatını!
Ali Karahasanoğlu – Yeni Akit
Haydi düşmüş başkan azlet o avukatını!
İstanbul Barosu Yönetim Kurulu Üyeleri hakkında, Silivri’de darbecilerin yargılandığı davayı basıp, mahkeme heyetini etkilemek istedikleri için ceza davası açıldı. Baro Yönetim Kurulu Üyeleri, “Biz baskın düzenlemedik.
Sadece mahkeme heyetine, savunma delillerinin toplanması için karar verilmesi gerekir. Savunmaya saygılı olunmasını istedik” dediler.. Aslında Baro’nun amacı “savunma hakkına saygı” değildi..
Baro’nun derdi, “darbecilerin kısa süre sonra ceza alacaklarının anlaşılması” idi. Ama “Yok yok, inanın bize.. Bizim derdimiz ‘savunma hakkına saygı gösterilmesi’ isteğinden ibaret” dediler.. İnandık mı? Biz inanmasak da, inananlar oldu.. Şimdi sözüm, onlara.. Daha önce de sormuştuk, “Savunma hakkının kısıtlandığı şu şu davalarda, Baro Yönetim Kurulu niye mahkemeyi basıp, savunma hakkının kutsallığını hatırlatmıyor?.”
Cevabını da vermiştik: “Çünkü Baro yönetimi de biliyor ki, avukatlar hemen her gün bir başka mahkemede tahkir ediliyorlar.. Baro onlara ses çıkaramıyor. Ama Silivri’de darbecilerin yargılanması sözkonusu olunca, Baro’nun aklına hemen savunmanın kutsallığı geliyor.. Aslında amaçları savunma değil, darbecileri kurtarmak..” Önceki gün, dört dörtlük bir örnek duruşma daha gerçekleşti.. O davada, İstanbul Barosu davacı.. Gazetemiz ise davalı..
O davada, ne oluyor biliyor musunuz? Baro’nun kadrolu avukatı Coşkun Ongun diyor ki, “Davalı tarafın delillerini toplamaya gerek yok!” İşe bakın. Savunma hakkının kutsallığı söylemi üzerine, mahkemeler basan.. Hakimlere adeta tehditler savuran Baro. Kendisi davacı, bir gazete de davalı olunca, “Savunmanın delillerini toplamaya gerek yok” diyor! Balyoz davasında bu denildiğinde, kıyametleri kopartıyorlardı..
“Savunma hakkı yok edilmiştir” diyorlardı. Şimdi bizim savunma hakkımızı, kendileri yok ediyorlar..
Ardından YARSAV üyesi hakime hanım da, hemen kararı veriyor: “Davacının 10. Ağır Ceza Mahkemesi’nin 2010/383 E ve 12. Ağır Ceza Mahkemesi’nin ihbarı ile ilgili yapılan soruşturma ve genelkurmay sitesindeki basın açıklamasının yapılan yayınla ilgisi bulunmadığından celbi konusundaki talebin reddine,” Yayınla ilgisi yokmuş, bu delillerin. İşe bakın siz..
Dava konusu haberde demişiz ki, “Her fırsatta darbecilere sahip çıkan Baro..” Baro da, “Bize hakaret edildi” deyip tazminat istemiş.. Biz de savunmamızda demişiz ki, “Baro’nun darbecilere sahip çıktığını, Silivri’de darbecilerin yargılandığı Ağır Ceza Mahkemesi dosyasındaki duruşma zabtı ile isbat edeceğiz..” Ne yapması lazım mahkemenin? “Getirelim şu duruşma zabtını, görelim bakalım, neler olmuş?” demesi gerekir, değil mi? “Yok istemem” diyor hakime hanım.. Baro avukatı, “Delile gerek yok” diyor.. Hakime hanım da “Doğru söylüyorsun.. Savunma deliline gerek yok” diyor..
Böylesi bir durumda, Baro Yönetim Kurulu’nun (düşmüş de olsalar) üyelerini, sonraki duruşmaya bekleme hakkımız doğuyor değil mi? Gelsinler duruşmaya ve YARSAV’lı hakime hanıma bir brifing versinler: “Biz bu davada davacıyız. Ama, savunma hakkı kutsaldır. Savunma hakkı, evrensel bir insan hakkıdır. Savunma hakkına saygı göstermeyen avukatımızı hemen azlettik.
Siz de kararınızdan dönünüz.. Savunma hakkına saygı gösterilmeyen davada alınan karar, adil olamaz!” Bunu istemek, hakkımız değil mi? Darbeciler için Silivri’de, “Müdafilerin delil ikamesi ve bunların tartışılması hususunda hiçbir sınırlamaya tabi tutulmamasını talep ediyoruz” diyen Ümit Kocasakal’dan bunu istemek, hakkımız değil mi? Darbecilerin yargılandığı davada, “Deliller tartışılmadı. Meslektaşlarımız da bu şartlarda görev yapamayacaklarını belirterek görev bıraktı” diyen Kocasakal, kendisinin verdiği yetki ile akit’e dava açan avukatın “Delillerin tartışılmasına gerek yok. Davalının delillerinin toplanmasına gerek yok” diyen avukatını azletmesi gerekmez mi? Silivri’de söylediklerinde samimi ise..
Savunma hakkına gerçekten saygılı ise.. Sonraki duruşmayı da beklemesine gerek yok..
Hemen bugün, azletsin o avukat!