Mısır’ın Anayasa Taslağı
Ahmet VAROL-Yeni Akit 12/10/2012
Mısır’ın Anayasa Taslağı
Mısır’da Anayasa Komisyonu yeni sistemin Anayasa metninin ilk taslağını hazırladı.
Bu taslak ortaya çıkmadan önce üzerinde çeşitli tartışmalar olmuştu.
Tartışmaların da ana konusunu yeni sistemin siyasi ve hukuki kimliğiyle ilgili öneriler oluşturuyordu.
Bazı kesimler yeni sistemin kimliğinin laik olmasını talep ederken halkın büyük çoğunluğunun desteğini kazanarak parlamentoda dolayısıyla Anayasa Komisyonu’nda üyeliklerin ekseriyetini elde etmiş olan kesim ise laikliğin Mısır’da geçmişte de belirleyici unsur olmadığını yeni sistemde de olamayacağını, Mısır halkının yüzde seksenden fazlasını oluşturan Müslüman toplumun tercihinin tereddütsüz bir şekilde İslâmî düzen olduğunu, İslâmî düzenin Müslüman olmayan azınlığın haklarını da güvence altına aldığını dile getirmişlerdi.
Yeni Anayasa taslağının da büyük ölçüde bu tercihe göre şekillendiği görülüyor. Ancak henüz taslak niteliğinde olduğundan farklı görüşlerdeki üyelerin farklı önerilerini de içeriyor.
Taslak önce tartışmaya açılacak. Siyasi oluşumlar, sivil toplum kuruluşları, bilimsel kurumlar ve kültürel organizasyonlar tarafından tartışılıp tahlil edilecek. Öneriler arasında tercihler, düzeltmeler ve ifadelere açıklık getirme amaçlı ekleme çıkarmalar yapılacak. Son şekli verildikten sonra oylamaya sunulacak.
Yeterli çoğunluğun onayını alması durumunda da Mısır’daki yeni sistemin dayanacağı ilkeleri ve sınırları belirleyen bir metin olarak yürürlüğe girecek.
Biz de tartışmaların odak noktalarını oluşturacağını tahmin ettiğimiz bazı maddeleri okuyucularımızın dikkatine sunmak istiyoruz.
“Devletin temel ilkeleri” başlığını taşıyan birinci bölümde yer alan ikinci maddede şöyle deniyor: ”Devletin dinî İslâm’dır. Resmî dili Arapçadır. Yasamada ana kaynak İslâm şeriatının ilkeleridir.
Bu ilkelerin yorumlanmasında son başvuru noktası ise Ezher-i Şerif’tir.” İkinci kısmın çıkarılması önerilmiş. Son şekli verilirken bu öneri görüşülecek. Yine aynı bölümde yer alan üçüncü maddede de şöyle deniyor: “Yahudi ve hıristiyan vatandaşların kendi özel hallerinde kendi şeriatlarına başvurma, özel uygulamalarını icra, dinî ilkelerini yerine getirme ve kendi ruhanî liderlerini seçme hakları vardır.
“ Dördüncü maddede Ezher-i Şerif’in tanımlaması yapılarak ve yetkileri belirlenerek şöyle deniyor: ”Ezher-i Şerif merkezi Kahire ve hizmeti tüm İslâm âlemine hatta bütün dünyaya yönelik olan bağımsız bir İslâmî kuruldur. Çalışma alanına giren bütün konularda bu hizmetini yürütür.
Devlet, amaçlarının gerçekleşmesi için gerekli olan bütçeyi temin eder ve bu kaynak yasayla güvence altına alınır.” Beşinci maddede hâkimiyet tanımlamasıyla ilgili tartışma olduğu görülüyor. Burada iki ayrı öneri var. Birincide; “Hâkimiyet yalnız halkındır. Yetkilerin kullanılmasında dayanak odur. Halk hâkimiyet hakkını kullanır ve korur.
Ulusal birliği Anayasa’da belirlenen çerçevede korur” deniyor. İkincide ise; “Hâkimiyet yalnız Allah’ındır. Allah halka bunu kullanma hakkı vermiştir ve bu doğrultuda kullanır. Yetkilerin dayanağı halktır.” Mutlak hâkimiyet elbette her zaman Allah’ındır. Burada tartışmanın konusu yasama ve siyasal yetkilerin sınırlarının belirlenmesi hakkıyla ilgili tanımlamadır. Yani yasaların metinlerini hazırlayacak olanlar ve bu metinlere göre görevlendirilecek yöneticiler kullandıkları yetkilerinde nereye dayanacaklar?
Eğer ki Allah’ın şeriatının belirlediği sınırların gözetilmesi şartına riayet edilirse halkın kullanacağı yetki yöneticileri belirleme ve görevlerini ne kadar yerine getirdikleri konusunda onları denetleme olacaktır. “Yasak ve cevaz sınırlarını belirleme yetkisi halka ait olacaktır” denirse de “Hâkimiyet yalnızca halkındır” tanımlamasına uygun bir yetkilendirme yapılmış olacaktır ki o zaman da Allah’ın şeriatına değil halk şeriatına göre bir siyasal nizam kabul edilmiş olur.
Zaten böyle bir ibarenin kabul edilmesi ikinci maddeyle çelişkiye düşülmesi anlamına gelir ve “Mısır halkının tercihi İslâm’dır” iddiası tamamen gözardı edilmiş olur. Anayasa taslağında ayrıca Mısır’da çok partili bir siyasal düzen uygulanacağı vurgulanıyor ve partilerin riayet edeceği ilkelere dikkat çekiliyor.
Ulusal, etnik veya dinî ayrımcılığı esas alan parti çalışmasına izin verilmeyeceği ifade ediliyor.