Abdurrahman Dilipak

Abdurrahman Dilipak

Abdurrahman Dilipak – Yeni Akit

Neo

 

Her şeyin “neo”su çıkıyor. Neo liberalizm, Neo sosyalizm, Neo kapitalizm..
Cep telefonunuzun her gün yeni bir yaması çıkıyor. Cep telefonlarının her gün yeni modelleri çıkıyor.. Değişim her alanda oluyor ve kaçınılmaz şekilde.. Beslenme alışkanlıklarımız, tedavi yöntemlerimiz, her şey değişiyor. Şimdi değişim zamanıdır..
Biz de her gün yeni bir yama ile mevcut hukuk sistemini paket paket yenilemeye çalışıyoruz, ama bir yandan da yeni çalışmaları devam ediyor. Topyekun bir değişiklik kaçınılmaz. Bunu herkes görüyor, biliyor.. Bundan geri dönüş de yok. ABD de değişecek, AB de, bu yamalı bohçaya dönen iktisad ve siyasetle buraya kadar.. Mısır da değişecek, Suriye’de, Esed de, Sisi de, İhvan da tabii! BM de.. Her şey değişecek..
Eskisi ile kimse yola devam edemeyeceğini anladı.
Neo Selefilik, neo Sufilik, neo Şiilik..
Hani tam da “eskiden yoğ idi, iş bu rivayet yeni çıktı” denilen şey gerçekleşiyor. “Eski köye yeni adet”ler geliyor anlayacağınız.. “Eski hal muhal, ya yeni hal, ya izmihlal” denilen durumla karşı karşıyayız..
Zira “düne dair ne varsa dünde kaldı cancağızım, şimdi yeni şeyler söyleme zamanıdır” diyeceğim ama, hatta “gelecek dünde kaldı cancağızım, şimdi yeni hayaller kurma zamanıdır.”
Önümüzdeki senenin giyeceklerinin kumaşlarının desenleri çizileli çok oldu, dokundu, biçildi, dikildi ve sevkıyata başlandı bile. Önümüzdeki birkaç senenin teknolojilerinin tasarımları bitti, hepsi üretim aşamasında..
Ne oluyor derseniz, yeni bir dünya kuruluyor. Yakın gelecekte, ABD’nin de, Çin’in, Rusya’nın, Hindistan’ın da sınırları değişecek. İktidar yapıları, rejimleri, devletlerin ve toplumların dayandıkları temel değerler ve kavramlar da yeniden şekillenecek. Din algısı ve yorumu da yenilenecek göreceksiniz..
Uluslararası örgütler, uluslararası sözleşmeler, uluslararası hukuk, her şey değişecek.
19. YY sonlarında, kapitalizm, komünizm ve faşizmin gölgesinde şekillenen kavram ve kurumlarla 21. YY açıklamak mümkün değil.
Kimi neo Osmanlıcılıktan söz ediyor. Kimi Neo Safevilikten..
Bu mücadelede kim kazanacak derseniz, ne bileyim, ama muradı ilahini anlamaya çalışanlar için söylüyoruz, Allah cahil ve zalim bir topluluğa hidayet nasib etmez. O zaman ilim, ahlak, cesaret yönünde ilerlemek gerek.. Adalet ilkesinden ayrılmamak gerek..
Ahlaktan, fıtratımızda gizli yaratılış gayesine dönmekten söz ediyorsanız, yaratılış gayesine dönün yüzünüzü. Hikmeti arayın.. “Terüf edin”. Yüzünüzü hakka ve halka dönün. Onlarla iletişim kurun ve bilişin.
Unutmayın ki, her topluluk layık olduğu gibi idare olunacaktır.
Halkla temas kuracağınıza göre, basın ve sanat önemli.. Sanat ve basın yoluyla, edebi bir dil kullarak, “güzel sözle hakkı tebliğ” konusunda düşünmemiz gerekiyor.. Daha sabırlı, daha merhametli olmamız gerekiyor..
Eğer sözünüzün etkili olmasını istiyorsanız, aleme nizam verme çabasındayken önce kendi nefsimizi hesaba çekmek ve onu İslam etmek zorundayız.. “Laf ile verirler aleme binlerce nizamat, bin seyyie bulunur hanelerinde” denilen türden biri olmamamız gerek..
Kur’an-ı Kerim’de öyle denmiyor mu, “başkalarına öğüt verirken, kendi nefsimizden gafil olma” durumu üzerinde düşünmemiz gerekir..
Akıllı, dürüst, bilgili ve cesur..
Tek başına akıl yetmiyor. Daha önce Ebu Cehil’den, Belam’dan, Karun’dan örnekler verdim biliyorsunuz.. Akıl olmadan olmaz. Aklınız kadar iman eder ve aklınız kadar amel işlersiniz, dininiz aklınızdan fazla olamaz. Ama akıl tek başına hakikatın kaynağı ve ölçüsü de değildir..
Vahye şahidlik etmemiz gerek önce, sonra da vahyin pratikleri ile ilgili olarak, asra ve arşa, zamana ve mekana şahid olmamız gerekiyor.. Evrene bakıp, onu yaratanı tefekkür etmemiz gerek.. Bizim kozmik bir tasavvur dünyamız olmalı.. Kendi içimize ve evrene doğru hikmet arayışına çıkmamız gerekiyor. Mikro kozmozdan, makro kozmoza doğru, kozmokrafik bir salınım..
Evren her an yeni bir hal almaktadır ve oluşum içindedir.. Tek bir sabite vardır, istikamet! Yoksa her şey cevelan halindedir..
Kendi küçük dünyamdan baktığımda yeni bir insan, yeni bir Müslüman, yeni bir Türkiye hayal ediyorum.. Yaşayan Kur’an olan bir Müslüman. Önderlerimiz veresetül embiya olmalı.. Allah, Resul ve Kitap, mutlak anlamda bize yetmeli.. “Biz Müslümanlardanız” diyebilmeliyiz. Biz insanız ve her birimiz parmak izlerimiz gibi farklı ama, Allahımız, Resulümüz, Kitabımız bir.. Bu istikamette saflarımız sık ve doğru olmalı. Mezheplerimiz, tarikatlarımız, hiziplerimiz, zanlarımız olabilir. Ama bunları mutlaklaştırmamalıyız ve bunlar bizi birbirimizden ayırmamalı ve bu konularda istişare ve şûra yaparak, yeri geldiğinde hakeme giderek, saflarımızı sık ve doğru tutmalıyız..
Aslında bu yeni Osmanlıcılık üzerinde birkaç şey söylemek istiyordum ama, başka zamana.. Yeni Arapçılık, yeni milliyetçilik, yeni Safevilik, onları da konuşmamız gerek elbette.
Yeni olan her şey iyi, doğru, güzel demek de değil bu arada.. Ama yine de yeni şeylere şahit olacağız.
Yeni olan bazan tereddi de olabilir. Gelen gideni de aratabilir. Bizim iki günümüz birbirine eş olmamalı, doğru yönde ve ileri doğru yürüyüşümüz devam etmeli.
Selâm ve dua ile..

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir