Adalet Timsali Ömer (ra) 7

 

 

Hz. Ömer (r.a)’in, üzerinde titizlikle durduğu ve asla müsamaha göstermediği en önemli konu adalet meselesiydi. O, mevki, rütbe, soyluluk vb. hiçbir ayırım gözetmeden hakların sahiplerine verilmesi için çok şiddetli davranmıştır. Bu konuda onun yanında bir köle ile efendisi arasında bir fark yoktur. O, her tarafta adaletin eksiksiz yerine getirilmesi, muhtaç ve yoksul kimselerin gözetilmesi için ülkenin en ücra köselerindeki durumlardan zamanında haberdar olmak için imkân oluşturmaya çalıştı. Devletin temel görevlerinden birisi ilmin insanlara ulaştırılmasıdır. O, muhtaç kimseler konusunda din ayırımı gözetmemiş, Hıristiyan ve Yahudilerden olan yoksullara da yardımlarda bulunmuştur.

Hz. Ömer, fethedilen bölgelerde okullar açmış, buralara müderrisler tayin etmiş ve Kur’an-ı Kerim’i okumak ve onunla amel edebilmek için gerekli olan eğitimin verilmesini sağlama yolunda gayret sarf etmiştir. İslâm’ın, Müslüman olan insanlara öğretilmesi ve tebliğ çalışmalarının yürütülmesi için sahabelerden ve diğer âlimlerden istifade etmiş ve onları değişik bölgelerde görevlendirmiştir. Kur’an, Hadis ve Fıkıh öğretimi ile uğrasan bu âlimlere büyük meblağlar tutan maaşlar bağlamıştır. Hz. Ömer, devletin her tarafında camiler inşa ettirmişti. Onun zamanında dört bin tane cami yapılmış olduğu rivayet edilmektedir (Ahmed en-Nedvi, Asrı Saadet, Terc. Ali Genceli, İstanbul 1985, I 317). İlk defa bir takvimin kullanılmasına Hz. Ömer zamanında ihtiyaç duyulmuş ve böylece Hicret esas alınarak oluşturulan takvimle devlet İslerinde tarihleme açısından ortaya çıkan problemler ortadan kaldırılmıştır (H. 16).

İslâm devleti, bağımsız bir devlet olmasına ve çok geniş bir coğrafî sahayı kaplayan ekonomik faaliyetlerin yürütülmesine rağmen, kullanılan paralar yabancı kaynaklıydı. Irak ve İran bölgelerinde Fars dirhemleri; Suriye ve Mısır taraflarında da Bizans dinarları tedavülde bulunmaktaydı. Bu durum o devirde henüz hissedilmeye başlanmamış olsa bile, bir ekonomik baskı tehlikesini beraberinde getirmekteydi. Hz. Ömer’in, devleti müesseselere kavuşturup yapısını sağlamlaştırmaya çalışırken, bu duruma da müdahale etmemesi düşünülmezdi. O, Hicri 17 de para bastırarak piyasaya sürdü. Ayrıca Halid b. Velid’in Taberiye’de Hicrî 15 tarihinde dinar darbettirdiği de bilinmektedir (Hassan Hallâk, Dirâsât fî Tarihil-Hadâretil-İslamiye, Beyrut 1979, 13-15). Hz. Ömer (r.a), İslâm devletinin dışarıdan gelebilecek saldırılara karşı güvenliğini sağlamak ve orduları düşman bölgelerine yakin yerlerde bulundurabilmek için ordugâh şehirler tesis etmiştir. İran ve Hindistan taraflarından gelebilecek deniz akınlarına karşı Basra ordugâh şehri kuruldu. Bu şehrin mevkii bizzat Hz. Ömer tarafından tespit edilmiştir. O, bu iş için Utbe bin Gazvan’ı görevlendirmişti. Utbe, sekiz yüz adamıyla o zaman boş ve ıssız olan Haribe bölgesine gelip H. 14 yılında Basra şehrinin inşasına başladı.

Dersler ibretler

  • Adalet mülkün temelidir. Adaletin olmadığı yerde zulüm vardır. Zulüm ile ise abad olunmaz. Nitekim Ömer (ra) denince akla adalet gelmesi boşuna değil. Bu gün adaletle hükmeden, adaletten şaşmayan idarecilere tüm dünya muhtaçtır. Dolayısıyla herhangi bir idareci başarılı olmak istiyorsa önce adaletli olsun.
  • Adalet eşitlik gerektirir. İltimasların yaşandığı ve birilerinin daha eşit olduğu eşitlik adalet değildir. İslam, hayat standardında/insanca yaşamada köle ve efendiyi dahi eşitlemiş yegâne nizamdır. Daha dün demokrasinin beşiği! Özgürlüklerin rüya diyarı ABD de, lokantaların kapısına “zenciler ve köpekler giremez” levhaları asılıyordu. Ben gençlik yıllarımda bu levhaları basından defalarca görmüştüm.
  • İslam, sadece Müslümanlara değil, tüm insanlığa adalet, huzur, güven ve insanca yaşamayı garantilemektedir. Ancak sorun bu gerçeği gecikmeden uygun bir şekilde dünya insanlığına duyurup ikna etmektedir… Çünkü şu an öyle bir dünyadayız ki, “taşlar bağlanmış, itler salınmıştır.” Dünya emperyalistleri, devasa medya gücüyle, akı kara, karayı ak, eğriyi doğru-doğruyu eğri, zalimi mazlum-mazlumu zalim göstermektedirler. İslam müntesiplerinde yeterince temsilin olmaması da ayrı bir dert… Nicelerimiz öyle bir haldeyiz ki, dilimiz İslam’a çağırıyor ama halimiz İslam’dan kovuyor.
  • İlme değer veren milletler hep ilerlemiş, terakki etmişlerdir.
  • İlim, başta daha iyi amel etmek içindir.
  • Davet ve tebliğin önemi… Ömer (ra) ve diğer sahabeler tüm işlerinde olduğu gibi bu ilmi öğrenme, hayatlarında yaşama ve insanlığa öğretip yaşamalarını sağlamaya çalışmada da en güzel sınavı vermişlerdir.
  • Bahsettiğimiz tüm güzelliklerin gerçekleşmesi için, maddi güze ihtiyaç var. Onun için de ekonomik istikrara ihtiyaç kaçınılmazdır. Tedavüldeki paralarda birlik de istikrar için elbette önemlidir. İslam’a gerici diyen gericiler, İslam tarihine bakıp hizaya gelirler mi ola…
  • Bu gün tüm dünyanın başı güvenlik konusunda derttedir. Ömer (ra) ta o zamanlar askeri üsler kurarak, huzur ve güveni kıtalara hâkim kılmıştır. Fetihler… Adalet… Huzur… Refah… Güven… İstikrar…  Medreseler… Camiler… Askeri üsler… İlim… İrfan… Davet-tebliğ… Vs… daha ne olsun… Ömer (ra) hakkında ileri geri konuşan zavallılar! “Mûtû bi ğayziküm” Sübhaneke… Bihamdike… Vesteğfiruke…. mozkilinc@hotmail.com

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir