Ateistin Basın Ahlâkı: Taraf’a Sınırsız Özgürlük, Akit’e Ölüm!

Ali Karahasanoğlu – Yeni Akit
Ateistin basın ahlâkı: Taraf’a sınırsız özgürlük, akit’e ölüm!
İkiyüzlü hiç olmadık.
Bir mahkemede “Düşünce özgürlüğü sınırsız olmalıdır” deyip..
Diğer mahkemede “Şu gazeteyi susturun. Bu gazeteyi kapatın.. O yazar da çok oluyor ama” hiç demedik.
Gazetemizde eleştiri yaptık.
Köşemizde yanlışları dile getirdik.
Ama hiçbir gazeteci için, savcılığa dilekçe verip, “Şuna ceza verin, hapse atın” demedik.
Hiçbir yazarı mahkemeye verip, “Şu adam bana hakaret etti. Şu kadar lira tazminat isterim” diyerek, yapılan hakaretlerden para kazanma yoluna hiç gitmedik.
Böyle bir tavrı “ayıp” olarak gördük.
“Tutarsızlık” olarak kabul ettik.
Ama piyasada, bu iş öyle bir sektör haline gelmiş ki..
Kartel başta olmak üzere.. Çoğu solakların hayatları bunla geçiyor…
Kendileri için özgürlük istiyorlar.
Hem de sınırsız özgürlük..
“Yazıdan dolayı suç mu olur? Haberden dolayı mahkemelik mi olunur? Kalemi silah gibi cezalandırmak isteyenler, çağdışı yobazlardır.. Hangi çağda yaşıyoruz? Basın özgürlüğü nerede?” diyorlar..
Bu savunma kapsamında, hemen her gün Başbakan’a, Cumhurbaşkanı’na, dindar insanlara en olmadık hakaretleri yapıyorlar..
Ne de olsa, onlar gazeteci..
Ama sıra akit’e gelince..
akit’ten küçücük bir eleştiri alınca..
Hemen ciyaklıyorlar..
“akit için ölüm” deyip, savcıya koşuyorlar..
Mahkemeye koşuyorlar..
Ahmet Hakan’ından tutun..
Ruşen Çakır’ına. Ümit Zileli’sine kadar nelerini gördük.
Bunların patronları, Aydın Doğan’ları.. Mehmet Karamehmetler’i.. Dinç Bilgin’leri gördük..
Hâlâ da görmeye devam ediyoruz.
Bunların en son örneğini Taraf gazetesi sergiledi..
Kendileri, Başbakan’a en ağır ifadeleri kullanırlar..
“Basın özgürlüğüdür, katlanacaksın” derler..
Ama kendilerine iki çift laf ettik diye, hemen savcıya koşmuşlar..
Hemen “tazminat isterük” diye mahkemeye başvurmuşlar..
Mahkemenin işi daha uzun da..
Savcılık hızlı karar vermesi lazım.
Dört ayda davayı açtı açtı.. Yoksa şikâyet düşüyor..
Onun için, hızlı şekilde ifadeleri almış..
İtiraz haklarını kullanacakları sürenin de kalması için, işi uzatmadan kararını vermiş..
Çünkü 4 ayın sonunda karar verse, itiraz edilirken 4 aylık süre dolmuş oluyor ve takipsizlik kararı kaldırılsa bile, yine de dava açılamıyor. Açılanlar da düşüyor..
Aslında savcılık, bu açıdan bakıldığında, Taraf’çılara kıyak geçmiş de diyebilirim..
Tarafçılar ne yapıyor?
Konuyu “basın özgürlüğü” çerçevesinde değerlendirip, takipsizlik kararı veren savcıya, etmedik hakareti bırakmıyor..
Sen misin “takipsizlik kararı” veren.
Savcının daha önce verdiği bazı kararlardan çarpıtmalı bir iki örnek aktarıp, “sicili kabarık” diye sözümona haber yapıyorlar..
Kendileri, savcıya bile, durduk yerde “sicili kabarık” diyebiliyorlar..
Ama, biz kendilerine “Yanlış yapıyorsunuz.. Yazdıklarınızla, PKK’ya hizmet etmiş oluyorsunuz” deyince, “hedef gösterildik” deyip ağlaşıyorlar..
Peki siz, “savcının sicili kabarık” dediğinizde, savcıyı hedef göstermiş olmuyor musunuz?
“Akit korunuyor” derken, bizi hedef göstermiyor musunuz?
Hayır, korkmayın.. Hemen savcıya koşmayız biz..,
Cevabımızı, kalemimizle veririz.
Ama kalemle verilen cevaba da tahammül edemiyorsanız..
Gidin “kadının göğsü için her şeyimi veririm” sözünüz gereği, o yolda harcayın bütün mesainizi..
Bir hatırlatma daha..
Açtığınız tazminat davalarında, savunma falan yapmayacağım..
“Taraf gazetesinin yazarlarının, Kadıköy 2. Asliye Ceza Mahkemesi’nde yaptığı savunmaları getirin, yeter” diyeceğim..
Hem ikiyüzlülüklerini ispat edeceğim..
Basın’ın nasıl sınırsız bir özgürlüğe layık olduğu savunmalarını, kendi ağızlarından mahkemeye gösterip, çifte standartlarını yüzlerine vuracağım..
Hem de “beraat”i alıp, basın özgürlüğünün gerçek düşmanlarının “mahkûmiyet’i olarak kamuoyuna ilan edeceğim..
Hodri meydan..
General torunu “derin Altan”lar orada ise..
Halkın teveccühü ile bugünlere gelen akit, burada!