Avukatlık Adı Altında İdeolojik Faaliyet!
Ali Karahasanoğlu – Yeni Akit
Avukatlık adı altında ideolojik faaliyet!
Solak avukatlara sorsanız, “Biz profesyonel avukatız. Avukat savunduğu taraf ile özdeşleştirilemez” derler. “Biz katili de savunuruz. Ama katili savunduk diye cinayeti savunmuş olmayız” diye devam ederler..
“Doktor, önüne gelen hastanın fikrine göre, ‘Ameliyat ederim/etmem’ diyebilir mi? Aynen bunun gibi, avukat da, gelen davada savunacağı kişinin fikrine meşrebine bakamaz” sözleri ile, konuyu çok güzel açıkladıklarını zannederler.. De.. Dediklerine kimse inanmaz.. Nasıl inansınlar ki.. Dedikleri şeyler, hep lafta kalır. Hatta zaman zaman, tam aksi suçlamaları, kendileri yaparlar.. Nasıl mı? Örneğin Sivas davası üzerinden konuşalım..
Müdahil avukatlarının fikri yapılarına bakın.. Büyük çoğunluğu, İşçi Partisi kökenlidir.. Belli bir ideoloji ile olaya yaklaşırlar.. Amaç, Sivas’ta ölenlerin haklarını korumaktan ziyade.. “Sivas olayları üzerinden, ideolojimize en uygun kazanımları nasıl ediniriz” üzerine kuruludur. “Profesyonel avukatlığı” unuturlar.. “Olayın profesyonel tarafı” olup çıkıverirler.. “Davanın tarafı ile özdeşleşmeme” ilkesini bir kenara bırakıp, mağdur insanlar acılarını kısmen unutmuş olsalar bile, “Dava zamanaşımına uğrayacak, haydi kanal kanal dolaşıp, kamuoyu oluşturalım” diye onları tahrik ederler..
Sivas’ta ölenlerin yakınları adına davaya katılmışlardır ama.. “Sivas olayları”nı Türk insanının hafızasına “katliam” olarak kazımak için, avukatlık mesleğinin çok ötesinde bir mesai harcarlar.. Sivas’ta yaşananların; “insanların yakılarak öldürülmesi” şeklinde hatırlanması için, “profesyonel toplum mühendisi” gibi çalışırlar.. Suçlanan insanlar, “maddi gerçekliğin ortaya çıkması” için bir talepte bulunsalar; “Otel içinde bazı kişilerin ateşli silahları vardı. Ruhsatlı olabilir-ruhsatsız olabilir. Bunlar toplanıp, balistik muayeneleri yapılmış mıdır?” deseler.. Hemen isyanları oynarlar: “İstemezük.. Hem öldürüldük, hem de katil muamelesine mi tabi tutulacağız?” Oysa, maddi gerçeğe ulaşmak için, her iddianın araştırılması gerekmez mi?
Aynı takım, Balyoz davasında/Ergenekon davasında, olmadık iddialarla, akla hayale gelmeyecek faraziyelerle deliller icat edip, o delillerin toplanmasını istemiyorlar mı? O “dandikten deliller”le, 37 insanın öldüğü bir otelin içinde, “Kimlerde tabanca vardı, o tabancalar son 24 saat içinde kullanılmış mıdır” sorusuna cevap arama arasındaki ciddiyet farkını anlamak için avukat olmaya hiç de ihtiyaç olmasa gerek. Ama Sivas davasında, o savunmayı hiç kaale almadılar..
İdeolojileri doğrultusunda, ölenlerin üzerinden menfaatlendiler. Üstelik, “profesyonel avukatlık” sözlerinde de samimi olmadılar. PKK’lıların davalarına girerken “Biz profesyonel avukatız” diyorlar ama.. Sivas olayları sebebi ile yargılanan biri bürolarına gelse, “Biz senin davanı alamayız” diye geri çeviriyorlar.. Hani profesyonel avukattınız?.. Hatta daha ilerisini bile yapıyorlar.. Kendilerinin PKK’lıları savunduklarını haberleştirmemize itiraz ederken, “Davada savunulan taraf ile avukatı özdeşleştirmeyiniz” derken.. Sivas davasında, sanık avukatı olarak duruşmaya giren herkesi fişleyip, yıllarca yargısız infaza tabi tutuyorlar.
“AK Parti milletvekili falanca, Sivas davası avukatı idi.. Saadet Partisi milletvekili adayı filanca, Sivas davasında sanık avukatı idi” diye, karalama yapmaktan geri durmuyorlar.. Hani avukatları, davanın tarafları ile özdeşleştirmemek gerekirdi?.. Sivas davasında savunma avukatlığı yapanları niye, yargılananların (varsa) suçlarına ortakmış gibi takdimde bulunuyorsunuz? Görüyorsunuz; korkunç bir toplum mühendisliği ile karşı karşıyayız. Bunun adı avukatlık değil.. Bunun adı, toplum mühendisliği.
Avukatlık da, bu işte sadece bir araç aslında.. Sivas davasında da aynı tezgah. Umut davasında da.. Kışlalı cinayetinde de. Danıştay cinayetinde de. Hatırlayın Danıştay cinayetini..
Herkesten önce, Doğu Perinçek gitti, Danıştay Başkanı’nı ziyarete.. “Cinayet dindar insanlar üzerinde kalsın” diye, yapmadıklarını bırakmadılar.. Ankara’daki davada müdahil oldular, “Cinayet türban yüzünden işlenmiştir” dediler..
Sonra işin gerçeği ortaya çıkınca, failin İstanbul’daki mahkemedeki sorgulamasında ne müdahil kaldı, ne de cinayeti eleştiren iki çift laf! Bunların gözünde avukatlık, işte böyle bir meslek!