Celal Bey Rest Çekti, Şimdi İse Ağlaşıyor!…
Ali Karahasanoğlu – Yeni Akit
Celal bey rest çekti, şimdi ise ağlaşıyor!…
Balyoz kararları, Yargıtay tarafından büyük oranda onandı, kesinleşti..
Ama hâlâ tartışılmaya devam ediliyor.
Çünkü mahkum olanlar, “egemen sınıfı”ndan.
Egemenler ceza almayı ne kadar hak ederlerse hak etsinler, bunu kabullenemezler..
Gözünüzün içine baka baka, yalanlar uydururlar..
Palavra atarlar..
Suçsuz olduklarını iddia ederler..
Hele hele, böylesine toplu bir mahkumiyet halinde!..
Son çıkışları, Maltepe Askeri Cezaevi’ndeki 12 kurmay albayın “Adalet aranıyor” başlıklı mesajı..
Mesajda şöyle deniyor: “Asrın iftirası Balyoz davasında hiçbir suçumuz olmadan 16 yıl hapis cezası aldık. Sizden bir isteğimiz var. Mahkûm olduğumuz her yıl için bize 1 dakikanızı ayırmanız. 16 dakikada 325 masum insanın suçsuzluğunu ispatlayacağız.”
Savunmadaki “toptancılığı” farkettiniz değil mi?
“12 kurmay albay” mesaj yayınlıyor ama..
“Bizler tek tek, suçsuz olduğumuzu size ispatlayacağız” demiyorlar..
Ya ne diyorlar?
“325 masum insanın suçsuzluğunu ispatlayacağız” diyorlar.
Ve kaybediyorlar..
Yargılananların tamamının masum olduğuna, siz nasıl kefil olabilirsiniz ki?
Siz, o sanıkların 24 saatini izlemiş miydiniz ki, “Hepsi masum” diyebiliyorsunuz..
Sen zaten sanıksın..
Kendine ait savunma yap..
Başkalarının masum olduğunu ispat etmeye niye kendini zorluyorsun?
Aslında farkında değiller..
Bu savunma tarzı ile, suçüstü oluyorlar..
Ceza hukukunda uzmanlaşmış insanlar, bu tür savunmaları yapanların, aslında suç örgütünün varlığını ispatladığını hemen sezerler..
Arka planda bir örgüt var ki, “bireysel savunma” yerine, “kollektif savunma” yapılıyor..
Bireysel savunma yerine, “Hiçbirimiz suçlu değiliz” çıkışında bulunuyorlar..
**
Kaldı ki, onlar ne kadar “İspatlayacağız” deseler de..
Deliller ortada..
Buyursunlar, fişleme belgelerinden başlasınlar savunmaya..
Ne diyecekler, “şu subayın eşinin entarisi ile ilgili.. Bu subayın eşinin başörtüsü ile ilgili” fişlemelere?.
Denilecek bir şey var mı?
Haydi diyelim, Balyoz falan “plan”dı..
“Oyun”du..
“Fişlemeler” de mi oyundu?
Adamı yüzbaşılıktan, binbaşılıktan, albaylıktan ihraç etmişsiniz.
O ihraçlar da mı “oyun”du?
**
Balyoz davası başladığında kardeşçe uyarmıştım.
“Yargılananlar arasında, eylemlere katılmayanlar varsa, samimi şekilde açıklasın.. Ancak bildiklerini de gizlemesinler, anlatsınlar. ‘Komutanımı yakamam, silah arkadaşımı yakamam’ mantığı ile hareket etmesinler” önerisinde bulunmuştum.
Dinlemediler.
Çünkü tek bir merkezden emir alıyorlardı.
Darbe planı yapılırken de..
Yargılanırken de..
O merkez, “Kimseyi harcamayacağız” planı üzerinden emir vermişti..
“Çetin Doğan”ı da harcatmayacaklardı..
Kuvvet komutanlarını da..
Oysa, “Bize emir verildi.. Askeriyede emri dinlememenin sonucu, ihraçtır. Bu şartlar altında, şu şu evraklarda ismim yer almıştı” deseler..
Mahkemeler 5-10 kişiden fazlasını, bu kadar ağır cezalara çarptırmayacaktı..
Yargıtay aşamasında, en az suçlu olanların kurtarıldıkları gibi.. Daha yerel mahkeme aşamasında, çok büyük çoğunluğu mahkumiyetten kurtulacaktı..
Ama toplu olarak, (etkinliğini sürdüren) darbeci yapının emrini dinlediler..
“Biz masumuz” ile yetinmediler..
“Hepimiz masumuz” diye ısrar ettiler..
Örgütü ele verdiler..
Karşımızda “darbe”, ayan beyan duruyor..
“Yok yok.. Darbe yok” diye bize maval okudular..
Siz “Darbe girişimi olmadı” demekle, gerçeği değiştiremezdiniz ki..
Değiştiremediniz..
Hep birlikte cezayı yediniz..
Hâlâ aynı yanlışta ısrar ediyorsunuz..
Tek tek masumiyet savunması yapacağınıza, “topluca masum olduğunuzu” iddia ederek, suçluluğunuzu itiraf ediyorsunuz..
****
Balyoz davası sürerken, “mahkemeye rest çekerek savunma yapılamayacağı”nı hatırlatmıştık..
Sanıklar bizi dinlemediler..
Mahkemeye hakaret eden avukatlarına onay verdiler..
Sonunda mahkum oldular.. Cezalarında indirim de yapılmadı.
Şimdi mahkeme heyetine rest çeken avukatların başında gelen Celal Ülgen, ağlaşmaya başladı: “Sanığın avukatının tavrı sanığa yansıtılamaz. Yargıtay 9. Ceza Dairesi bu kuralı bile görmezden gelmiştir.”
Beyefendi, Çetin Doğan adına duruşmaya girmişken.. Heyeti protesto edip, “Savunma yapmayacağız” diyor, duruşmayı terkediyor.
Sanığın kendisi de, bu rest çekmeyi gördüğü halde, müdahale etmiyor.. Avukatın tavrını onaylıyor..
Mahkeme heyeti de, cezaları verirken, sanığın duruşmada iyi halli olmadığına hükmediyor..
Celal Ülgen bu apaçık durumu bile tersinden yorumlayarak, kendisine malzeme yapıyor..
Bırakın hukukçuyu..
En sıradan bir hakkaniyet duygusu bile, böylesi bir avukat kurnazlığına, sanığın da onay vermiş olması halinde, takdiri indirimden yararlanmayacağını kabul eder.
Gerisi, fasa fisodur..