Çelebi’nin Suçunu Öğrenmek İsteyen, İddianameye Baksın!
Ali Karahasanoğlu – Yeni Akit
Çelebi’nin suçunu öğrenmek isteyen, iddianameye baksın!
Ergenekon kararları çıkar çıkmaz, CHP milletvekili, Anayasa Hukuku Profesörü Süheyl Batum bir açıklama yapmış..
M. Ali Çelebi isimli bir teğmenle ilgili olarak, “hiçbir suçlama yokken, gözaltı sırasında cep telefonuna, emniyetin sehven bazı telefon numaralarını kaydetmesi sonrasında tutuklandığını, yanlışlık anlaşılınca tahliye olduğunu, ancak şimdi mahkum edildiğini” söyleyerek, eleştiride bulunuyordu..
Merak ettim..
“M. Ali Çelebi isimli teğmene yönelik suçlama ne?” diye..
Önce haberlerden araştırma yaptım.
Tam da Süheyl Batum’un aktardığı gibi çıkıyor, bütün haberlerdeki anlatımlar..
Bir şüphe üzerine gözaltına alınmış. Gözaltında iken, cep telefonu üzerinde inceleme yapılırken, bir polis yanlışlıkla bazı telefon numaralarını Çelebi’nin telefonunun hafızasına kaydetmiş. Sonra da hafızadaki bu telefon numaraları delil gibi gösterilip, tutuklanmış. Bilahare serbest bırakılmış..
Hikaye hep bu şekilde anlatılıyor.
Eğer böyle ise, “Vah hukukun haline” diye, bizler de isyan etmez miyiz?
Ederiz tabii.
Haydi edelim o zaman..
Ama bir dakika..
Bir de iddianameye bakalım..
Bakalım, M. Ali Çelebi için, tek isnat “cep telefonundaki bazı problemli kişilerin isimlerinin kayıtlı olması” mıymış?
İddianameye bakınca..
Tüm gazetelerin, tüm internet sitelerinin, CHP’li tüm milletvekillerinin ve son olarak da iddianame okumadan ahkam kesen Prof. Süheyl Batum’un yaptığı açıklamanın tamamının yalan olduğunu gördüm,.
Çelebi, iddia edildiği gibi, cep telefonunda bazı kişilerin isimlerinin kayıtlı olmasından dolayı bir suçlamaya muhatap değil.
Benim görebildiğim kadarı ile bu husus, iddianamede hiç geçmiyor bile..
Ya ne var iddianamede?
Teğmenimizin, dindar bazı kişilere, kendisini muhasebeci olarak tanıtıp, onlardan kitap vesaire istediği, bunları alıp, Ergenekon tutuklusu diğer bazı kişilere götürdüğü.. Gerçek kimliğini gizleyerek bazı dini toplantılara katıldığı.. Daha sonra tutuklanan bazı Ergenekon sanıkları ile şifreli telefon konuşmaları yaptığı ve bunların içeriğini açıklayamadığı..
Örneğin Bektaş isimli birisi ile yaptığı görüşme, iddianamede ayrıntılı olarak verilmiyor: “Bektaş’ın, ‘…Şimdi senin de onun da ağırlığının … o Akif Efendiyi.. var ya Akif Efendi.. bizim kapıcı Akif… Dün akşamki bizim kapıcı hani.. Mesajı aldın değil mi.. kapalı konuşuyorum.. He.. Akif’i ara.. tayinle şöyle görsün bi yerleri ya … yani anında, …. o Akif … başka bir sitede görev yapsın yani’ dediği, devamında Mehmet Ali ÇELEBİ’nin ‘Anladım tamam …’ dediği anlatılıyor..
Kimdir Akif?
Gerçekten kapıcı mı?
Başka sitede görev yapsın derken, gerçekten apartman sitesinden mi bahsediliyor?
Yoksa başka sitelerden mi?
Var mı bir izahat, Çelebi’den?
Yok..
O, mahkemeye verdiği savunmada, “Nutuk suç delili olarak gösteriliyor” diye başlıyor konuşmaya..
“Kahraman generaller, suç örgütü üyesi olarak gösteriliyorsa…” diye devam ediyor..
Sadede gelmiyor..
Şu da ilginç.
M. Ali Çelebi, aslında Hava Kuvvetleri’nde pilot..
Ama, taksilerde dolaşıp, kendisini muhasebeci olarak tanıtıp, istihbaratçılığa soyunuyor.
Dindar insanların içine sızmaya çalışıyor..
Sonra da elde ettiği, kendince delil niteliğindeki dokümanları, kendi komutanlarına vereceği yerde, gidip Neriman Aydın isimli, Ergenekon’un bir başka gizemli üyesine veriyor..
“Niye komutanına değil de, hiçbir resmi sıfatı olmayan bir kadına veriyorsun?” anlamında soruyor savcı: “Ne iş?”
Cevap ilginç: “Yoğun pilotluk çalışmalarım vardı. Dini konularda bilgisi olan Neriman Aydın’a dokümanları verdim ki, bir incelesin!”
Tamam bu tür hikayelere, CHP’liler teşnedir. Hiçbir şey de söylemeseniz, onlar sizi savunurlar da..
Böylesi saçma anlatımlarla, savcıları, hakimleri aldatacağınızı mı sandınız siz?
Aldatamazsınız..
Böyle duvara toslarsınız işte..
Alırsınız cezayı. Oturursunuz yerinize..
İstediğiniz kadar, örgütünüzün adeta sözcüsü konumundaki malum medya aracılığı ile, “Tek suçu, polisin yanlışlıkla cep telefonuna bazı numaraları kaydetmesi” palavrasını atın..
İddianameyi okuyan herkes, suçu da görüyor.. Suçun vahametini de..
Vahamet ne mi?
Danıştay’da, bir ulusalcı eli ile “dinî hassasiyetli cinayet” görüntüsü ile cinayet işletmişlerdi..
Bu sefer işi sağlama alıp, işletecekleri suçu da, dinî hassasiyeti olan insanların içinden kışkırtacakları birisine yaptıracaklardı..
Onun için sızma hareketi yapılıyordu..
Oyun bozuldu..
Şimdi fazla bağırmalarının sebebi de, “büyük oyunun bozulması”ndan kaynaklanıyor!