Dilan’ın Velayetini Devlet Alsın
Ali Karahasanoğlu – Yeni Akit
Dilan’ın velayetini devlet alsın
Üç avukat basın toplantısı düzenlemişler.. Fazıl Ahmet Tamer..
Umut Alkaç..
Gülizar Tuncer..
Şöyle bir soruşturdum..
Üçü de, terör örgütü davalarına giren avukatlar..
Avukatlık hayatları, neredeyse sadece “Patlayıcı bulundurma”, “Terör örgütü yöneticiliği yapma”, “Örgüt adına yağma” türünden suçlardan yargılananları savunmakla geçmiş..
Siz avukatsınız..
Size hiç mi, “mecurun tahliyesi” davası gelmiyor?..
Size hiç mi, “Alacağımı tahsil edemedim” diyen birisi müracaat etmiyor?..
Size hiç mi, “İşveren kapının önüne koydu. Tazminatımı da vermedi” diyen bir işçi gelmiyor?..
Ki, hep özel yetkili ağır ceza mahkemelerinde avukatlık yapıyorsunuz..
“Sana mı soracaktık” diyebilirsiniz..
Hakkınızdır..
Ama 17 yaşındaki Dilan’ın sözcülüğüne soyunursanız..
O çocuk 18’ini doldurana kadar hepimizin sorumluluğunda olduğundan..
“Hoop dedik” itirazımı yaparım ben..
“Siz kim oluyorsunuz da, Dilan’ın avukatı sıfatı ile açıklama yapıyorsunuz” derim ve tepkimi açıklarım..
Çünkü siz, “Dilan’ı savunuyoruz” derken,. aslında “Dilan’ı mahkum ediyorsunuz!”
Sizin Dilan adına konuşmanız bile, onun bazı yapılanmalarla birlikteliğini göstermeye yeter..
Onun için siz “susun”, Dilan’ı gerçekten savunacak birisi varsa, o gelsin..
Niye bu kadar tepkiliyim?
Bu avukatlardan Gülizar Tuncer, kısa süre önce, bir küçüğün avukatlığını üstlenmişti..
Hırsızlıkla suçlanıyor, küçük..
Medyada resimleri yayınlanmış..
Bana da sorarsanız, küçüklerin suç sanığı olarak resimlerinin yayınlanması yanlış.
Bakın o soruşturmada yazdığı itiraz dilekçesinde ne demiş Gülizar Hanım: “P.B. 18 yaş altında olduğu için ‘Küçük’ veya ‘Çocuk’ olarak değerlendirilmesi gerekir.. Mağdur çocuğun, ‘Bu kişinin’ şeklinde tanımlanması yasalara aykırıdır.”
O dilekçede savundukları doğru, Gülizar Hanım’ın.
Ama şimdi aynı dilekçeyi veremiyor Gülizar Hanım..
Aynı dilekçeyi vererek, DİSK’i, Dilan’ı alana çağıran babasını, Dilan’ı kullanan sendika ağalarını şikayet edemiyor Gülizar Hanım..
“O bir küçük.. O ‘kişi’ değil..” diyemiyor..
Çünkü Dilan lazım onlara..
P.B. olayında 18 yaşındaki küçük için “Çocuk o” diyen avukat hanım, şimdi Dilan’ın çocuk olduğuna bakmayıp, onun üzerinden prim toplamaya çalışıyor..
Sadece avukatları değil..
Arkadaşları da aynı kafada..
Çıkmışlar, “Dilan’ın elindeki sirke idi.. Hepimizde vardı. Hazırlıklıydık. Polisin biber gazı çıkacağını biliyorduk. Onun için sirke ile gelmiştik” diyorlar..
Yuh yani..
Dilan’ı ancak bu arkadaşları mahkum eder..
Resmen, “Polise karşı direnmek için hazırlık yaparak, ekip halinde örgütlü olarak tedbirler alarak alana gittik” diyorlar..
Yani sıradan bir “polise karşı direnme” değil..
“Örgütlü olarak polise karşı direnme” söz konusu..
Ve bunu, Dilan’ı savunurken söylüyorlar..
Siz Dilan’ı böyle savunacaksanız..
Hiç savunmayın..
Bırakın, kimsenin Dilan’a bir şey dediği yok zaten.
Sağlığına kavuşsun, okuluna devam etsin.
Tabi fırsat verirseniz..
Alıp o eyleme, bu eyleme götürüp, hayatını karartmazsanız..
Benim Aile Bakanlığı’na ve İstanbul Valiliği’ne bir çağrım var.
Dilan üzerindeki velayet hakkını alsınlar..
Lisede okuyan kızını, polisle çatışmaya götüren bir babanın, o çocuğa verebileceği hiçbir şey yoktur..
17 yaşındaki çocuğunu, terör örgütü yöneticilerinin savunmasını yapan avukatların eline teslim eden babanın, o çocuğu verebileceği bir eğitim yoktur..
Ufak tefek ev içi olaylarda, ani gelişen karı koca tartışmalarında, aile içi olaylara karışacağınıza, çocuğunu göz göre göre örgütsel olaylara yönelten bu babaya “velayet yasağı” getirtin..
Ki, diğer babalara da, ders olsun..