Gezi Zekalı Kızlar, Mavi Kartona Siyahla Yazılır mı?
Ali Karahasanoğlu – Yeni Akit
Gezi zekalı kızlar, mavi kartona siyahla yazılır mı?
ODTÜ’lü, zekaları parlak(!) kızlarımız, başörtülüleri taciz edip, üniversite bahçesinden kovaladılar ya…
Kovalamanın gerekçesini, itirazın kapsamını tam anlayabilmek için..
Tacizci ODTÜ’lülerin, başörtülü kızların burnunun dibinde gösterdikleri kartonları okumaya çalışıyorum..
Yok, mümkün değil, yazılar okunmuyor..
Gözlüğümü taktım.
Yine okunmuyor.
Görünmüyor ki, okunsun.
Zavallı televizyoncular.. Zavallı internet sitesi editörleri de.. Kartonlara yazılanları haberleştirirken, mavi ve yeşil zeminde kaybolan yazıların varlığını gösterebilmek için, bin bir icata başvuruyorlar.. Kimisi kartona yazılanları başka bir dökümana kendileri yazıp, kartonun üzerine gelecek şekilde yapıştırıyor, kimisi yazıların üzerinden bir daha geçiyor, kimisi bir başka metoda başvuruyor..
Sorun ne?
Tacizci Gezizekalı kızlardan birisi; söyleyeceklerini mavi kartona, diğeri de yeşil kartona yazmış. Siyah kalemle.
Renk uyumsuzluğundan..
Yazıları okumak, hiç mümkün değil.
A benim akıllı ODTÜ’lülerim. A Gezi zekalı kızlarım benim..
Mavi kartona siyahla yazı yazılır mı?
Beyaz kartonun, cılkı mı çıktı?
Sanatçı ruhunuz, bu kadar mı iflasta sizin?
En temel bilgilerden de mi yoksunsunuz..
YOL; NE İÇİNDİR?
Namert bir bayan vardı..
Hükümetin Güneydoğu’ya yönelik kalkınma hamlelerini, tam ters mantıkla yorumlayıp, “Yol yapıyorlar ki, tanklar bombalamaya kolay gitsin” diyordu.
O bölgeye yapılacak yolların bir kısmı tamamlandı, bir kısmı devam ediyor..
Ama yapımı tamamlanan yollarda, kimsenin tank-mank gördüğü yok..
O yollara, bir de havaalanları ekleniyor.
Hepsinin tek amacı var: Bölge insanına hizmet etmek..
Solak namert, yalancı çıktı, sizin anlayacağınız..
Şimdi ODTÜ civarında, bir yol genişletme çalışması var..
Solaklar yine itiraz ediyorlar..
Bu sefer, “ODTÜ’yü bombalamak için gelecek tankların kolay geçmesi için yol genişletiliyor” diyemiyorlar..
Ama yine kıldan tüyden itirazlarla, “İstemezük”den vazgeçmiyorlar..
Bunlar neyi istediler ki..
Gariban yalvarır, “Yol, su, elektrik” diye..
Bunların keyfi yerinde..
“Yok, biz yol istemezük” diyorlar..
“Su, elektrik de istemeyiz” deseler..
“Doğal yaşamcılar.. Ne güzel” diyeceğiz de..
Villalarına baktığınızda..
Elektriksiz bir dakika yaşayamayacakları konforu hemen görürsünüz..
Bu ne perhiz, bu ne lahana turşusu?.
•
Barolar Birliği Başkanı Metin Feyzioğlu, yargı yılı açılışında, adeta muhalefet parti sözcüsü gibi konuştu..
Konuşmasında ileri sürdüğü itirazlarında “ekonomik gerekçeler” yoktu ama..
Vergi levhasına baktım..
İtirazlar tamamen “ekonomik” gibi geldi bana..
Metin Bey, 2010 yılında 1.348.788 TL gelir beyan edip, 466.096 TL vergi ödemiş.
2011 yılında Metin Bey’in geliri 1.099.149 TL’ye düşmüş. Ödediği vergi de 378.382 TL’ye inmiş.
2012 yılında ise, gelir 364.673 TL’ye, ödenen vergi ise 120.745 TL’ye inmiş..
Üç yıl içinde, nerde ise her şey, dörtte üç oranında küçülmüş.
Sadece kendisi değil.
Eşi Birgül Hanımefendi’nin de işlerinde, Metin Bey’i aratmayacak oranda bir küçülme var.
Birgül Hanım’ın 2010 yılı geliri, 1.186.664 TL. Ödediği vergi ise, 409.352 TL.
2011 yılında, gelir artacağına, 978.048 TL’ye inivermiş. 2012 yılı geliri ise sadece 243.611 TL olmuş.
Avukatların gelirlerinde genel bir kötüleşme olur. Ekonomide genel bir daralma olur… Bu azalışı anlarım..
Ama, avukatların beyan ettikleri gelirler sürekli artarken, Metin Bey’in gelirinde, eşi hanımefendinin gelirinde sürekli bir azalma varsa..
Sorun kendilerinden kaynaklanıyor olmalı..
Dolayısı ile, gerçekleri net olarak açıklayıp, “Dün şurdan şurdan.. Şu şu işleri alıyorduk. Şu şu ilişkilerimizi kullanıyorduk.. Ama artık işlerimizi eskisi gibi yürütemiyoruz. Durum vahim” diyecek halleri yok..
Hükümete yönelik eleştirilerini, farklı “sözcükler”le ve farklı şapkalar altında dile getiriyorlar..
Serbest avukat olarak kamu kurumlarından aldıkları işlerin sonlandırılmasının intikamını, Barolar Birliği Başkanı sıfatı ve hukukçu maskesi ile almaya kalkışıyorlar..
