Herkes Susarken, Akit ”Bellendiniz Paşam” İle Çıkmıştı

Ali Karahasanoğlu – Yeni Akit
Herkes susarken, akit “Bellendiniz paşam” ile çıkmıştı
Ergenekoncular..
Balyozcular..
Kafesciler..
Odacılar vesair..
Hepsi yemin billah ediyorlar:
“Bak valla billa, biz bir şey yapmadık.
Biz darbe hazırlığına girişmedik.
Biz kendi işimizi yapıyorduk.
Bu polis yok mu polis.
Bilgisayarlarımıza virüs attılar.
Sahte deliller ürettiler..
Biz suçsuzuz!” O kadar yaygın..
O kadar yoğun şekilde dillendiriyorlar ki..
Taraftarlarınca, o kadar pişkince savunmalar yapılıyor ki..
Biz bile zaman zaman gerçeklerden kopup, “Acaba?” dediğimiz oluyor.
Ama her başımızı kaldırıp, somut delillerle temasa geçtiğimizde, “Bunların sadece yöneticilerini, mensuplarını değil, çaycılarını bile içeri tıkmak gerekir” diyoruz. Şu işe bakın. 3
30 sene boyunca, PKK belasını sorun olmaktan çıkaramamış bir Genelkurmay..
Bakın ne işlerle meşgul oluyormuş: “Bahse konu bilgilendirme kampanyaları; sanal bir isim ve e-posta adresi kullanılarak, gazetelerin köşe yazarları, gazete yöneticileri, okuyucu köşeleri, genel yayın yönetmenleri, kamu görevlileri gibi seçilen hedef kitlelere gönderilerek icra edilmektedir.”
Savunmayı, savunma araçlarını modernize etmeyi..
Terörle mücadelede etkinliği..
Gariban Mehmetçiğin yaşadığı karakolları kendisine sorun etmesi gereken Genelkurmay..
İşi gücü bırakmış, ülkenin siyasi konuları ile yatıp, “Dindarlara nasıl baskı yaparız” konusu ile kalkmışlar..
Ve bu amaçla, gazetecilere sahte maillerden, yönlendirme amaçlı yazılar yollamayı planlamışlar.. Ve gerçekleştirmişler de.. Hem mail yollamayı gerçekleştirmişler..
Hem de anlı şanlı gazetecilere, istedikleri yazıları yazdırmayı başarmışlar.. Böylesi bir ortamda, insanın fıttırası geliyor..
Ülkede Mehmetçikler birer ikişer şehit edilirken, asli işini bırakıp, gazetecilere mail atanların da..
O maillerden etkilenip yazılar yazanların, “Korkuyoruz” diyerek, siyasi iktidarın “gizli ajandası” olduğu ve ülkenin “iç savaşa” doğru götürüldüğünü yazarak havayı bulandıranların da..
Diye başlayıp, devam edeceğim ama..
Devamını getiremiyorum. Çünkü bize, beddua etmek bile, yasaklanmış..
Sonuçta imtihan dünyası..
Onlar bize, dünyayı dar etmek için çalışacaklar..
Biz de imtihanımızı vereceğiz.
Onlar aldıkları mailleri gazetelerinin başsayfalarında, kendi fikirleri gibi takdim ederek okuyucuya sundular..
Sosyolog edebiyatı ile, mail kutularına düşen yazılara, imza atıp yayınladılar..
“İrtica var” dediler.
“Okulda namaz” dediler..
Utanmadan, bu ülkenin inancını, dini değerlerini tehlike gibi gösterdiler.
Onlar vazifelerini yaptılar..
Ya biz? Biz korktuk mu? Çekindik mi? Şirinlik yapmaya kalkıştık mı? Hayır..
Bugünkü manşetimizden okuyorsunuz..
Terörün en belalı olduğu dönemlerde, Genelkurmay PKK’yı bırakmış, Akit’e açılacak davaları organize ediyordu..
Bugünlerde; darbecileri deşifre ettiği iddiası ile bir başka propaganda operasyonu kapsamında kendisine övgüler düzülen Ahmet Altan “roman” yazarken..
Kartelin Hürriyet’inde..
Milliyet’inde “kadın üzerine” yazılar yazarken..
Yasemin Çongar isimli bayan, derin devletin uzantısı olarak, dindarları hedef tahtasına koyan haberlere imza atarken.. Herkes..
Ama herkes susmuş, “Aman askeri kızdırmayalım” diyerek bir köşede olan bitenleri seyrederken.. Akit darbecileri deşifre ediyordu..
Çok sıradan bir örnek..
Yalçın Işımer isimli bir dişçi general..
İstiklal Marşı şairi Mehmet Akif Ersoy’a dil uzattığında..
Ardından da, dindarları kastederek, “Biz bunları belliyoruz” dediğinde..
Akit hiç evirip çevirmeden manşeti yapıştırmıştı: “Bellendiniz Paşam!” AK Parti’nin iktidarında..
Herkesin kafa çıkarıp, dindar görünme numaralarına yattığı dönemde darbecilere karşı çıkmak kolaydır..
Kolaydır da, darbecilerin ağzına bakıldığı dönemlerde, darbecilere iki çift laf etmek zordur.. O zor olanı yaptı akit..
Artık darbecilerin hakimiyeti kırılmış olsa da, yapmaya devam ediyor. Dün olanları hatırlatalım ki..
Bugün birileri, “Biz ne yaptık ki?” havasını basmasınlar..