Kuzu Kebap Tek Örnekmi?
Ali Karahasanoğlu – Yeni Akit
Kuzu kebap tek örnekmi?
Tartışılan “kuzu kebap” hikayesinde iddia ne?
Bu somut örneğin haberleştirilmesindeki ana tema ne?
Ana tema şu: BDP’li “tavan” ile, temsilcisi olduklarını iddia ettikleri “taban” arasında farklılık olduğu gerçeği.
Ortada çok açık bir çelişki bulunduğu..
Bir istismar olduğu..
Görünen ile, gerçeğin farklı olduğu..
Defalarca söyledik; doğu ve güneydoğu bölgemizde yaşayan Kürt vatandaşlarımız, çok büyük bir oranda, beş vakit namazında insanlarımızdır.
Neredeyse % 90’lara varan oranda, dini hayatlarında tavizsiz insanlarımızdır.
Peki TBMM’ye gönderdikleri temsilciler?
Onlar da tam aksine, % 90’a varan oranda, ya ateisttir/sosyalisttir..
Halkın içinde arasan bulamazsın ama, TBMM’ye gidenlerin neredeyse tamamı ateist.
İşte bu çelişki, bağlamında ortaya çıktı, “kuzu kebap” hikayesi..
“Kuzu kebap” tekil bir örnek de değil. Onlarca örnekten sadece birisi.
BDP Batman Milletvekili Bengi Yıldız, resmi nikahlı eşini aldatıp, Ramazan günü elinde bira şişesi ile, Bodrum’da plajda, o zamanki metresi ile görüntülendiğinde ne açıklama yapmıştı?
Önce “Bir akrabam.”
Sonra “Arkadaşım.”
Bugünlerde “kuzu kebap” hikayesinde yapılan savunmalara benzer savunmalar yapmıştı.
“Ne var, bir arkadaşımla denize gidemeyecek miyim?” demişti.
Sonra sonra çıktı ortaya, “arkadaş”ın ne olduğu..
Şimdi de “kuzu kebap”, o hikaye..
Sonra sonra anlaşılacak, “kuzu kebap”ta daha ne işler olduğu..
Bengi Yıldız örneği ile bitiyor mu, ikircikli tavırlar?
Günlerce ayrıntılarını verdik. Bir tanesi tek açıklama yapamadı.. BDP’li milletvekillerinin çocukları, kolejlerde, özel okullarda, özel üniversitelerde okuyorlar.. Ama gariban Kürt vatandaşımızın çocuklarını ise, okulları boykota çağırıyorlar!..
Ülke içindeki paralı okulları bir kenara bırakın. Çocuklarını yabancı ülkelerdeki paralı üniversitelere gönderiyorlar..
“Fakirlik, yokluk, imkansızlık” içinde yüzen Kürt vatandaşlarımız…
Ve onların temsilcisi olma iddiasındakilerin, şaşaalı hayatları..
İzaha muhtaç vakıalar, bunlar..
Daha bir hafta önce, Diyarbakır Belediye Başkanı Osman Baydemir, İstanbul’da Yaşar Kemal’i ziyaret ediyor, açlık grevlerine destek istiyor ve alıyor.
Gözlerden kaçırılıyor ama, Yaşar Kemal’in Baydemir ile görüştüğü ev, Boğaz’a nazır bir lüks ev.
Nasıl oluyor bu iş?
Boğaz’a bakarak, gariban Kürt çocuklarının açlık grevine destek vermek?
Nasıl oluyor, gerçekten merak ediyorum.
“Kuzu kebap”a bir gerekçe hazırladılar..
Peki, Uludere’de 34 çocuğumuz bir vahim hata sonucu kendi askerlerimiz tarafından öldürüldüğünde, bu olayı kınamak için İstanbul’da basın toplantısı düzenleyen BDP milletvekilleri Sabahat Tuncel, Ertuğrul Kürkçü, Levent Tüzel ile destekçileri Nuray Mert, ekranlara nasıl yakalanmıştı?
Kameraların “henüz çekime başlamadı”ğını sanarak, attıkları kahkahalarla nasıl suçüstü olmuşlardı?
Kameralar kayda geçtiği andan itibaren ise, nasıl ciddi bir görüntü vermişlerdi.
Hayır, kendi gözlemimiz ile anlatmıyorum bunu.
Milyonlar seyretti o görüntüleri.
O çocukların acısını yüreklerinde hissettiklerini iddia edip, hatta bizleri olaya sessiz kalmakla/vicdansızlıkla suçlayanlar, biz küçücük bir gülücük atamazken, kahkahalarla gülüyorlardı..
Hem de Uludere olayını kınamak için düzenledikleri basın toplantısının hemen öncesinde..
Lütfen beyler..
Lütfen dürüst olun.
Ne iseniz, öyle görünün. Ya da, göründüğünüz gibi olun.
İkiyüzlülük yapmayın..
Şunu da hatırlatayım.
“Kuzu kebap yenilen günlerde açlık grevi yoktu” diyorlar.
Kuzu kebap yediğiniz günlerde, açlık grevine gerekçe gösterdiğiniz “Apo’ya tecrit” de mi yoktu?
Açlık grevinin ikinci sebebi olarak gösterdiğiniz “Kürtçe savunma sorunu” da yok muydu?
O sorunlar o gün de vardı, bugün de var.
O sorunlara rağmen, siz kuzu kebabı götürüyordunuz.
Şimdi o sorunlar sebebi ile, garibanlara “açlık grevi”ni dayatıyorsunuz..
Bir de utanmadan, “Sadece 3 ay önce, bir köy sofrasında yemek yemişiz” diyorsunuz.
Ne demişler, “Kork, korkmayandan.. Utan, utanmayandan..”