Masonlar, Komünistler ve Yahudiler!
Abdurrahman Dilipak – Yeni Akit
Masonlar, komünistler ve Yahudiler!
Yetmedi mi hâlâ! Evet Masonlar, komünistler ve Yahudiler var. Mafia var, derin devlet var, var da var! Hepsinden önemlisi “Şeytan” diye biri var ve o da nefsimize taht kurmuş oturuyor..
Onların Şeytanın dostu olan dostları var. Mason locaları, Mafia tanıdıkları var. Sizin kadiri mutlak, vareden ve yok eden, hüküm sahibi bir Allahınız var! Peki kim daha güçlü ve şanslı.. Hem değil mi ki, Şeytan ve onun askerleri Allah’ın muttaki kullarına bir zarar veremezler..
Masonlar, Yahudiler, derin devlet ve Mafia var ve hep de varolacaklar.. Biz ise onlarla hep mücadele edeceğiz.. Bu hep böyle olacak.. Dünya ölçeğinde ezeli ve ebedi bir savaş bu!
Masonlar, Yahudiler, komünistler geldiği için biz bu duruma düşmedik. Biz Allah’ın ipini bıraktık, Allah da bizim ipimizi bıraktı, bu hallere düştük, onlar da leş kargaları gibi başımıza musallat oldular..
Değişmesi gereken biziz biz! Biz kendi hakkımızdaki hükmü değiştirmedikçe Allah bizim hakkımızdaki hükmünü değiştirmeyecektir.. Karanlık aydınlığın yokluğudur! Işık gelince karanlık yok olur!
“Ey düşmanım, sen benim ifadem ve hızımsın / Gündüz geceye muhtaç, bana da sen lazımsın” diyen anlayışa ne oldu?
Masonlar finans dünyasını, mediayı, siyaset ve bürokraside kilit noktaları, istihbarat ve güvenlik örgütlerini ele geçirmişler.. Yeni mi bu!
Bakın Şeytanın varlığı günah işlememizin gerekçesi / bahanesi / mazereti değildir, olamaz! Uydurma, anlamsız bahanelerin arkasına saklanmayalım..
“Hak geldi, batıl zail oldu DE!” denmiyor mu bize. Allah öyle demiyor, bizim öyle dememizi istiyor.. Biz de tam aksine “batıl geldi hak nail oldu” diyoruz. Bu Şeytanın bir hilesi. Masonlar komünistler ve Yahudiler geldiği için biz bu hallere düşmedik, biz bu hallere düşünce onlar leş kargaları gibi başımıza üşüştüler..
Işık gelince karanlık yok olur! Zaten karanlık yokolmaya mahkûm değil mi? Karanlık diye bir şey yok. O aydınlığın yokluğudur ya hu!
Gözümüze, Masonları, komünistleri, Yahudileri o kadar çok yaklaştırıyoruz ki, arkasında bir ormanı kaybediyoruz! Onları çok fazla yüceltiyor, onların çok zengin ve güçlü olduğunu düşünüyor ve korkunuzu büyütüyorsunuz. “Allahu ekber” diyen siz değil misiniz ya hu! “İyya kenağbüdü ve iyya kenestaiyn” diyen kim? Sizler değil misiniz: “Hasbunallahu ve niğmel vekiyl, ve niğmel mevla, ve niğmel nasiyr, Gufraneke Rabbena ve ileykel masiyr” diyenler!
Güç ve kuvvet bizde.. Bizim kadiri mutlak bir Allahımız var. Rezzak, rahman, rahiym, hafız! Biz şikayet makamında değil çözüm makamındayız.. Yoksulluğumuzun sebebi cimriliğimizdir. Allah yolunda neyi harcarsanız O, size onun karşılığını on, yüz, hatta yediyüz katı ile geri vermeyecek mi?
Hiç kimse çaresiz değil, ya da hiç birimiz mutlak anlamda güvende değiliz.. Hz. İbrahim’in yeğeni Hz. Lut’un karısı olup taş kesilmek de var, Firavunun karısı olup Hz. Asiye olmak da! Hz. İbrahim’in torunu olup, çocuklarının kardeşleri Yusuf’u kuyuya atmak da var, Firavunun sarayında Hz. Musa, Puthanede Hz. İbrahim olmak da var! Hz. Ali zamanında Mekke’de yaşayıp cehenneme gitmek de, Stalin zamanında Moskova’da yaşayıp cennete gitmek de!
Şeytan ne yalanlar fısıldıyor kulağımıza: Şöyle olmasaydı, böyle olmazdı! Şöyle yapsaydın, böyle olurdu! İyi, birileri Tanrıyı kıyamete zorluyor, biz de (Haşa) Allah’ı iktidara ve servete zorlayalım (mı)!
Şöyle olsaydı/olmasaydı, böyle olur ya da olmazdı demek bizi ilahı rızaya götürmez..
Sahi babam kız olsaydı, ben kim olurdum. Olan olmuştur ve onun üzerinde ihtimal hesabı yaparak, ilahi takdiri tartışma konusu yapamazsınız! Ben bu süreçte şöyle yapmam gerekti ve yapmadım. “Sonuçlarında benim de sorumluluğum var” diye düşünür, tevbe eder ve olandan ders çıkarır ya da güzellikler karşısında hakka ve hayra vesile olduğunuz için şükredersiniz..
“İyi eğitim verseydik, böyle olmazdı!” mı demek istiyorsunuz yoksa?! Ne yani, Hz Nuh oğluna, Hz. Lut kızlarına, Hz. Yakup çocuklarına iyi eğitim vermediği için mi böyle oldu! İyi örnek olmak başka bir şey, sonucu tayin ve takdir etmek başka bir şey. Allah bizi mallarımız, canlarımız ve sevdiklerimizle kimi zaman artırarak, kimi zaman eksilterek imtihan etmeyecek mi? Hz. Ali’ye iktidar vermedi! Hz. Ebubekir’in oğlu, Hz. Osman’ı şehid etmeye gelenler arasında idi, Hz. Ebubekir iyi örnek olmadı mı yoksa oğluna. Ebazer acından öldü, karısı da, keçisi de! Çok tembel biri mi idi! Niye keramet gösterip bu işleri hal yoluna koymadılar.. Hz. Nuh kavmini ikna edemedi, ikna kabiliyeti olmadığı için mi?
“Komünistler, Masonlar, Yahudiler” diye başlayan o söylemler, şuuraltında aslında gizli bir propagandaya dönüşüyor. Biz ise hayalimizde büyüttüğümüz düşmanın gölgesi altında eziliyoruz.. 1,5 milyarlık İslam ümmetinin gövdesinin ağırlığı altında da eziliyoruz öte yandan.
İmam Humeyni’nin dediği gibi “Her Müslüman bir bardak su dökse, İsrail’i sel alır.” Kendi cesametimizin gölgesinin ağırlığı altında ezilen bir kalabalıktan söz ediyoruz.. İnsaf ya hu!
N’olacak böyle bilmiyorum. Kimi Mesih’le iş görüyor, kimi Mehdi ile. Kimini Nebiyi zişan ziyarete geliyor, kimi 3’ler, 7’ler, 40’lar dergahından çıkmıyor. Kimi “Hz. Resul okuma yazma biliyor mu idi ki, nerden çıkardınız bu okuma yazmayı” diyor.. Öbür taraftan haber getirdiklerini iddia edenlerin iddiaları da tutmuyor birbirini ve hepsinin de müşterisi var, garip şekilde..
Akleden bir topluluk olamamak! Kendi zannını din edinip başkasına zulmetmek.. Baksanıza, Allah’ın emrine uymazsan haram, Resulün sünnetine uymazsan mekruh, birinin düşüncesine itiraz edersen dinden çıkıyorsun. “Kendine din ara” diyor adam! Sen kim oluyorsun ya hu!
Resulün bize öğrettiği gibi bizim yeniden iman etmekten başka bir çaremiz yok..
Selâm ve dua ile..