Ali Karahasanoğlu – Yeni Akit
Medya; gerçekleri yansıtmak için mi, çarpıtmak için mi var?
Ne kadar kirli bir medyamız var..
Aslında tek “görev”leri var: Gerçeklere ayna olmak.
Ama onlar kafayı, sürekli olarak şu doğrultuda çalıştırıyorlar: “Aynayı hangi açı ile tutarım, gerçekleri nasıl bükerim? Zayıfı şişman, şişmanı zayıf nasıl gösteririm? Gerçekleri nasıl tahrif eder, halkı istediğim istikamete nasıl yönlendiririm?”..
PKK olayından tutun..
İsrail’in özür dilemesine kadar..
CHP’nin bu gelişmelere karşı suskunluğundan, MHP’nin atağa geçmesi yaklaşımına kadar hep aynı taktik..
Somut olaylarda görüyorsunuz..
Hasan Cemal söz konusu ise..
Aynayı öyle bir tutuyorlar ki..
Sanıyorsunuz; adam bir dev!..
Cengiz Çandar söz konusu ise..
Zannediyorsunuz; bu adamın bastığı yere basmak bile, büyük bir kazanım!..
Oysa, bu adamlar ne demişlerse, hepsi ters çıkmış.
Onlar Başbakan’ı eleştirmişler.. Başbakan farklı bir çizgide siyaset yürütmüş…
Sonuçta Başbakan’ın çizgisi doğru çıkmış.. PKK üç aydır, fiili bir eylemsizliğe mecbur bırakılmış..
Tüm bunlara rağmen.. Sanırsınız ki, bu beyefendiler haklı çıkmış.. Bu beyefendilerin dedikleri dinlenmiş de, sorun böylece çözüme kavuşma noktasına gelmiş.
Onun için de, “Burunlarından kıl aldırtmıyorlar.”
“Burunlarından kıl aldırtmıyor”lar ve medyaya yerleştirdikleri şaklabanları sayesinde, “âkil adamlar listesinde yer alacakları” haberlerini pompalıyorlar.
İnsaf yani..
Kişinin âkil adamlığı, bugüne kadar yaptığı âkilliklerden anlaşılır.
Hani nerde, sizin âkilliğiniz?
Ne dediniz de, haklı çıktınız?
Ne söylediniz de, sorunun çözümüne katkı sundunuz?
Tam aksine, ne dediyseniz, hepsinde haksız çıktınız.
İsrail’de de haksız çıktınız. PKK’da da haksız çıktınız..
Başbakan’ın tek adam yönetimine doğru kaydığı iddianızda da haksız çıktınız.
Nasıl “âkil adamlık” bu, söyler misiniz?
¥
Medya kimi zaman, böyle “tek taraflı” çalışırken.. Kimi zaman da, bir taşla iki kuş birden vuruyor..
Hürriyet ve CNN’nin dün yaptığı gibi..
Nasıl yani?
Biliyorsunuz, hafta sonunun tüm medya için manşetlik haberi, “İsrail’in özür dilemesi” idi…
Ama, dünkü Hürriyet’i okur, CNN’deki röportajı izlerseniz, “Başbakan Tayyip Erdoğan, İsrail’den özür diledi” zannedersiniz..
Yok, abartmıyorum..
Aynen böyle..
Başbakan, daha önce Siyonizm ile ilgili uç sözler sarfetmiş de..
Sonra bu sözlerini geri çekmiş de..
Sonrasında gelmiş, İsrail’in özürü!
Adamların bütün mesaileri, “cüceleri nasıl dev olarak takdim ederiz” ve “devleri nasıl cüce gösteririz”den ibaret..
¥
Hatırlar mısınız..
Ahmet Altan ve ekibi, Taraf gazetesinden ayrılmıştı ya..
Hemen ardından, gazetenin tirajı birden bire artmaya başlamıştı.
Borsadaki garibanlar, böylesi hayali rakamlarla, milyonları kazanıp, milyonları kaybediyorlar ya..
İşte onun altyapısı, böylesi suni rakamlarla kotarılıyor..
Bir gazetenin başındaki çok önemli üç-dört isim gidince, gazete daha fazla satmaya başlayacaksa, patron aptal mıydı, yıllarca o adamları çalıştırdı, bir de üstelik onlara maaş ödedi?
Mümkün değil, izahı olmayan bir çarpıtma..
Ama “Yerseniz” denildi.. Yedirildi.
Arkasından, önemli yöneticileri istifa eden ve kredibilitesi azalması gereken gazete, matbaa satın aldı..
Hem de çalışanların maaşını ödeyemezken.
Olur mu böyle bir şey?
Yeseniz de yemeseniz de, olmuştu bir defa!
O gazete, çıplak kadınların resimlerini basarken, ateizm propagandası yaparken, bir de faizsiz finans kurumundan reklam alabiliyorsa..
O söylediklerimiz de, “bal gibi olur”du…
Dindar parası ile semiren Taraf’taki arkadaşlar, dün yine başa dönmüşler.
Çalışanların aklı yeni başlarına gelmiş: “Biz aylardır maaş almıyoruz” diye ayaklanmışlar..
“Günaydın” mı diyelim..
Yoksa, “iki tane başörtülü bayanı vitrine koyarak, dindarları aldatmanın cezası” mı diyelim..
Bir müessesede, üç ay maaş ödenmez ise, önce ordaki (vitrinde de olsa) dindarların ayaklanması gerekmez mi?
Yok, onlar durumdan memnunlar.. Onlar, “Dindar camiada ne var-ne yok. Kime karşı imza kampanyası başlatabiliriz” ile meşguller..
Tabii en önemlisi de, “Ne bulalım. Ne bulalım.. Ne bulalım da, Akit’e bir çamur atalım” ile kafayı bozmuş, başka hiçbir şeyi görmüyorlar!