Objektif Hakimleri Böyle Küstürdüler!

0
Ali Karahasanoglu
Ali Karahasanoğlu – Yeni Akit

Objektif hakimleri böyle küstürdüler!

 

1986’da başladığım avukatlık hayatımda, sorsanız “Kaç hakim gördünüz” diye..
“Çok az” diyebilirim..
Duruşmalarda, dosyalara gerçekten  hakim olduğunu hissettiren..
Duruşmasını vaktinde yapan..
Tanınırlığını mahkeme üzerinde baskı oluşturma amacı için kullanan avukatlara eyvallah etmeyen..
Avukatların geliştirdikleri pratik kaçamaklara, pratik karşı ataklar geliştirmeyi bilen..
Bu özellikler kadar önemli olan “objektif” liği ile tanıdığım çok az hakim ismi verebilirim…
Onların içinde en önlerde yer alanlardan birisi de Mustafa Kutluk idi.
Nasıl tanıdım kendisini?
Cuma dergisi yayın hayatına başladığında, merkezi Cağaloğlu’nda idi.
Dolayısı ile ceza davaları da, Sultanahmet Adliyesi’nde görülüyor.
O zamanlar dava sayımız az da olsa, aynı mahkemede hep basın davalarına bakıldığından.. Diğer davalardaki yargılama usulü ve kararlardan bilgi sahibi olmak için, duruşma saatinden önce salona gidiyorum.
Duruşmaları izliyorum..
Kimler gelip gitmiyor ki..
Cumhuriyet gazetesi abone gibi..
Hürriyet, Milliyet.. Hemen hemen tüm gazetelerin merkezi Cağaloğlu’nda olduğu için, hepsinin  davasına İstanbul 2. Asliye Ceza Mahkemesi bakıyor.
Duruşma aralarında, Cumhuriyet adına gelen gazetecilerle, diğer gazeteler adına gelen avukatlarla sohbet ediyoruz.
Davaların hızlı görülmesinden hepsi memnun..
Öyle ki, “sanığın dinlenmesinden vazgeçilmesine” diye ara kararı alıp, kanundaki “sanık dinlenmeden de beraat kararı verilebileceği” imkanını, basın davalarında ilk kullanan hakim diyebilirim.
Düşünsenize, tamamen uyduruk bir iddia ile dava açılmış. Beraat kararı verileceği, çok açık..
Ama klasik usulde, hakimlerimiz diretiyor: “Gazeteci ise ne olmuş yani.. Gelsin efendim. Gelsin dinleyelim. Dinlemeden olmaz.”
Sırf bu inat yüzünden, gazetecilere gıyabi tutuklama kararları verilir, bir toplantıda polis gözaltına alır, nahoş olaylar yaşanırdı..
İfadesi alındıktan sonra da, şıppadanak beraat kararı verilirdi.
“Eee. Beraat vereceksen, niye gıyabi tutuklama kararı verdin?”
Diyemezdiniz bile..
İşte kanundaki “Beraat kararı verilecek ise, sanık dinlenmeyebilir” imkanını, gazeteciler lehine uygulamaya geçirmişti Mustafa Kutluk..
Dilipak için bir davada uygulamış..
Ama Cumhuriyet gazetesinin yazarları için onlarca dosyada uygulamış.
Kimse “objektifliği”ne milim laf edemez yani.
Ancaaak..
Ettiği küfürlerin haddi hesabı olmayan  Emin Çölaşan’ın dosyası önüne gelince..
Sanık da, küfürlerini izah edemeyince..
Cezayı yemiş, Danıştay üyesinin kocası..
Vay sen misin, karısı yüksek yargıç olan Çölaşan’a mahkumiyet veren..
Hemen müfettişler gelmiş.
Dönem SHP-DYP koalisyon hükümeti dönemi..
Ankara’dan özel olarak görevlendirilmiş müfettişler, Hakim Mustafa Kutluk’un baktığı tüm dosyaları teker teker inceliyorlar..
Çok iddialı söylüyorum, aynı mantıkla görevlendirilen iki tane müfettişi, istediğiniz mahkemeye gönderin, çok büyük bir çoğunluğunda yüzlerce usulsüzlük tespit edersiniz..
Ama Çölaşan’a mahkumiyet verdiği için, SHP’li Adalet Bakanı’nın talimatı ile gönderilen müfettişlerin, İstanbul 2. Asliye Ceza Mahkemesi’nde bulabildikleri yanlışlık, “Dilipak’ı dinlemeden beraat ettirmiş olması”ndan ibaret kalmış.
Buna “Yanlışlık” derseniz..
Niye “Yanlışlık derseniz” diyorum.
Çünkü objektif bir müfettiş, şuna bakar: “Dilipak’ı dinlemeden beraat kararı veren hakim, başka kaç dosyada, hangi görüşten kişilere dinlemeden beraat vermiş?”
Buna bakıldığında, tablo net olarak ortaya çıkıyor.
Hakimin usulü bu.
Basın davalarında, mutlak beraat verilecek dosyalarda, yargının yükünü azaltmak için, kanundaki maddeyi uyguluyor ve sanığı, hangi görüşten olduğuna bakmaksızın, dinlemeden beraat ettiriyor. Sadece Dilipak’ta değil. Cumhuriyet yazarında da. Hürriyet yazarında da..
Kanunsuz bir uygulama mı?
Değil.. Ceza muhakemesinde var olan bir düzenleme..
Ama dürüst hakimi yiyecekler ya..
“Sen nasıl, sanığı dinlemeden beraat kararı verirsin” diyerek, hem kararı yıllar sonra Yargıtay’da özel usul uygulayarak bozdurdular.. Hem de hakime sürgün cezası verdiler..
Yani “hakimin kararı”nı cezaya gerekçe yaptılar.
Hani diyorlar ya “Hakimler bağımsızdırlar.”
Boşverin siz bu hikayeyi..
Okuyun Kutluk’un başından geçenleri.. Görün, yargının o dönemki halini!

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir