Oktay Ekinci Hep Camisiz Bir Şehir Düşlemişti!

0
Ali Karahasanoglu

Ali Karahasanoğlu – Yeni Akit

Oktay Ekinci hep camisiz bir şehir düşlemişti!

 

Oktay Ekinci ölmüş..
Muhtemelen bir camiden, cenazesi kaldırılacak..
Cenazesi camiden kaldırılacak olan Oktay Bey’in, hayatta iken camilerle arasının nasıl olduğunu, kendi sözlerinden aktaracağım.
Amacım, Oktay Bey’i kötülemek değil..
Oktay Bey artık cevap verebilecek  veya, hatasını düzeltebilecek durumda da değil..
Ama hayattakilere ders olması için, Oktay Bey’in cami ile ilgili sözlerini sizlere aktarayım..
Herkes kendi dersini, kendi penceresinden çıkarsın..
Oktay bey, Kadıköy Göztepe’de, eski eşya deposu olarak kullanılan bir arsada cami yapılması teklifine karşı, düşüncelerini şöyle açıklamıştı:
“İstanbul’da artık cami de dahil olmak üzere, nereye ne yapılması gerektiğine karar vermek için öncelikle bu büronun araştırmalarına, görüşlerine başvurmak gerekiyor..
Nereye cami gerekiyor, nerede cami fazlası var bunu belirlemeli. Göztepe’de olduğu gibi yeşil alan talanına yol açmadan, gerçekten ihtiyaç olan cami yerlerini saptadıktan sonra belediye meclisi de bunu rehber alarak karar vermeli. Göztepe gibi örnekler, belediyenin kendi bilimsel organlarını da işlevsiz kılan, bu merkezi bile önemsemeyen bir anlayışın ürünü.’’
Hem cami yapımı için bir büro kurulmasını öneriyor.. Hem de daha o büro kurulmadan, büronun vereceği kararı, kendisi veriyor: “Göztepe’ye cami gereksiz.. Yeşil talanı.”
Yıllara varan mücadeleden sonra, Trabzon Ayafsoya Camii ibadete açılıyor.. Oktay Ekinci Bey, şunları yazıyor:
“ ‘Mahkeme kararıyla tapusu yeniden vakıflara alınan Trabzon Ayasofya Camii’nin ibadete açılmasının önünde hiçbir engel kalmadı.’ (Karadeniz’den Güne Bakış – 5 Şubat) Sözler, Vakıflar Genel Müdürü’ne, yani ‘Cumhuriyet kurumu’nu yöneten bir kişiye ait… Gerçi Bülent Arınç 2012 yazındaki ziyaretinde ‘Ayasofya yakında ibadete açılacak’ demişti ama Bay Adnan Erdem’in ‘siyasal emel’leri yerine ‘memur’u olduğu ‘devletin anayasal ilkeleri’ni gözeterek görev yapması, konuşması gerekmiyor mu? ‘Başbakanlık’a bağlı’ üst düzey bir ‘Cumhuriyet bürokratı’ bunları nasıl söyleyebilir?
Genel Müdür şunları da ekliyor:
‘Burası Fatih Sultan Mehmet tarafından camiye dönüştürülmüş. 1960’ta müze yapılması işlemi tamamen hukuksuzdur ve bizim rızamız yoktur!’
Kimse demiyor ki ‘siz’ kimsiniz?”
Oktay Bey, Başbakan Yardımcısı’na..
Vakıflar Genel Müdürü’ne soruyor: “Siz kimsiniz?”
Onlara meydan okuyor..
Çünkü konu: “Bir caminin vakfa uygun olarak tekrar ibadete açılması..”
Oktay Bey’in bir başka cami ile ilgili görüşünü aktaralım. İstanbul’a, Cumhuriyet dönemindeki en önemli camii olarak inşa edilecek Çamlıca Camii ile ilgili olarak da Oktay Ekinci şunları yazıyordu:
“Önce, Başbakan’ın ‘hayal’ini işittik… ‘Çamlıca’da görkemli bir cami istiyorum’ diyor ve ekliyordu: ‘Bütün İstanbul’dan görülmeli.’
Derken hayalin ‘karar’a dönüştüğü açıklandı; ancak demokratik ülkelerdeki gibi belediye meclis kararına değil, monarşilerdeki gibi hükümet kararına! Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’nın ‘çaresiz şehirciler’i de Bakan’ın talimatıyla ‘Camili Çamlıca Planı’nı yaptılar.
Belediyenin yılda binlerce plan tadilatı yapabilen meclisi ise olanı biteni seyrederken, mimar Başkan şunu söylemekle yetindi: ‘Çamlıca Camisi için imar yetkisi Bakanlıkta.’
Kimse demedi ki: ‘İstanbul’un simgesi bir tepede belediye nasıl söz sahibi olamaz?..’ Peki, Çamlıca bu pespayeliğe kurban mı edilecek?
Yanıtı bence yine Başbakan verecek. O masum ‘hayal’inin adeta korkunç bir ‘hayalet’e dönüşmesini onaylayacak mı? İstanbulluların kuşaktan kuşağa ‘Çamlıca’daki Hayalet’le yaşamalarına gönlü razı olacak mı?”
Oktay Bey’in teknik itirazları ile hiç vakit geçirmeyeceğim..
Bir insan, cami inşaatlarına, hep karşı mı çıkar? Bir tanesine de, “Çok güzel bir düşünce.. Destekliyorum.. Katkıda bulunmak isterim” demez mi?
Ben bu açıdan olaya bakıyorum..
Ve devam ediyorum..
Taksim camii ile ilgili olarak da, bakın Oktay Ekinci neler yazmış: “Taksim’e caminin gündeme getirildiği eski yıllardı; ‘yakında cami yok’ dense de asıl amacın ‘Cumhuriyetin meydanına İslam kimliği’ olduğu biliniyordu… Çünkü bunu ancak meydandan algılanan ‘Ayia Triada Kilisesi’nden daha hâkim konumdaki bir cami sağlayabilirdi.”
Gördünüz işte, teknik itirazlar, şimdi de siyasal itirazlara dönüşmüş..
Çünkü kökten bir karşı duruş var.. Teknik itirazlar, işin hikayesi..
Bir örnek daha vereyim.. Karaköy’de, Adnan Menderes döneminde (Allah onu da affetsin), yol sevdası ile yıkılan, 1990’lı yıllarda yeniden yapılması tartışılmaya başlanan Karaköy Camii için, Oktay Ekinci yazıyor: “Karaköy Camisi irdelendiğinde, ne kadar önemli bir kültür varlığı olursa olsun, Karaköy’ün şimdiki sıkışıklığına yeni bir yoğunluk daha ekleyecek olan bir restitüsyonun şehircilik açısından onaylanması kolay görünmüyor…
Caminin eski yeri bugün de ‘boş’ gibi dursa bile, 1958’de 1 milyon kadar olan İstanbul nüfusunun şimdi 12 milyon olduğunu ve Karaköy Meydanı’nın da bu artışın yüklenmesiyle artık ‘tıkandığını’ göz ardı etmemek gerekiyor..”
Gördüğünüz gibi, ne zaman cami konusu açılsa..
Oktay Bey “İstemezük” diyor ve altını, kendince bahanelerle dolduruyor..
Hayatta iken, camisiz bir şehir düşlemiş olmalı..
Şimdi gittiği yerde, cami olacağını hiç sanmıyorum.. Bu açıdan, Oktay Bey  “düş”üne kavuşmuş oluyor..
Gittiği yerde “cami” yoktur ama, neler var, ve o olanlardan Oktay Bey memnun kalır mı, orasını da Allah (cc) bilir!

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir