Osmanlı’nın Binasında, Osmanlı Düşmanlığı!
Ali Karahasanoğlu – Yeni Akit
Osmanlı’nın binasında, Osmanlı düşmanlığı!
Meğerse Osmanlı’ya küfredilen bina, Osmanlı’nın mirası imiş!
Üstelik, bedavaya konulan bir miras.
Osmanlı’yı bırakın, Osmanlı’ya sahip çıktığı iddiası ile bugünkü dindarlar bile hakaretlerden paylarını alıyorlar..
Yok “Sultanlığı getirmek istiyorlar” diyorlar..
Yok “Padişahlığı getirecekler” diyorlar..
Bakıyorsunuz, kendileri Osmanlı’nın yaptığı binaya, bedavadan konmuşlar.. Orda öğretim yapıyorlar..
Kimler yok ki, dindarları tahkir etme merkezi haline getirilen sözümona devlet üniversitesinde..
Eski rektörleri, YÖK’teki icraatı ile dindarlara hayatı zehir eden Erdoğan Teziç..
YÖK üyeliği görevinde, eşitlik amaçlı her uygulamaya karşı çıkan Necmi Yüzbaşıoğlu..
Hem Galatasaray Üniversitesi’nde öğretim görevlisi maaşını alan, hem de İstanbul Barosu’nun başında olan, hükümeti yıkmak için faaliyet gösteren darbecilerin gönüllü avukatı Ümit Kocasakal..
Ümit Bey’in eşi Hatice Hanım.
KCK sanıklarına destek çıkan Füsun Üstel..
DPI’ın PKK’ya destek amaçlı toplantısını Galatasaray Üniversitesi’nde yapmaya kalkışan, son anda “veto” yiyince, ortalığı birbirine katan.. Ama üniversitenin imkanları tatlı geldiği için, hala orda kalmaya devam eden Ahmet İnsel..
Ve aynı kafadaki daha başkaları..
Muhalefet etmeye gelince..
Hepsi vıdı vıdı konuşurlar..
“Hükümet şunu yanlış yapıyor. Bu konuda büyük yanlışlık var.. Orda vahim hatalar var..”
Eeee..
Hükümetin yaptıklarını, A’dan Z’ye eleştiriyorsunuz ama..
Üzerinize vazife olan-olmayan her konuda eleştiri getiriyorsunuz da..
Üniversitenizin bedavaya konduğu denize sıfır noktasındaki tarihi binaya sahip çıkmakta; bilim adamına yakışır bir hassasiyet gösteremiyorsunuz..
Böylesi tarihi bir binada, ne kadar elektrik kullanılır, ısıtma ne ile olur, aydınlatma ne ile olur, havalandırma ne ile olur, yangına karşı ne tedbirler alınır.. Bunların değerlendirmesini bile sıhhatli bir şekilde yapamıyorlar.
Yapamıyorlar ki, “Yangın yok” diye zabıt tutulurken, meğerse rektörün anlatımı ile kablolar çatıda yanmaya devam ediyormuş..
Yukarıda isimlerini verdiğim çok bilmiş bilim adamları diyecekler ki, “Canım biz iktisat hocasıyız. Biz Hukuk alanında bilim insanıyız. Biz elektrikten ne anlarız, yangından ne anlarız!”
Anlamadığınız o kadar çok konuya burnunuzu sokuyorsunuz ki..
Üniversitelerin, öğretim üyeleri içinden seçilen rektörler tarafından değil, idarecilik alanında uzman profesyoneller tarafından yönetilmesi gerektiği, bilim adamlarının akademik hayatını askıya alan bu tür yöneticiliklerin artık terkedilmesi gerektiği hatırlatılınca, hemen isyan ediyorlar: “İmamları, başımıza getirip, rektör yapacaklar!”
İyi, imamları başınıza rektör yapılacak diye karşı çıkın..
Sonra da, küfrettiğiniz Osmanlı’nın yaptığı tarihi binanın skandal bir şekilde yanmasına hep birlikte seyirci kalın..
Olayın bir başka boyutu daha var..
Osmanlı’dan kalan tarihi bina denize sıfır, şahane bir noktada ya..
Milyon dolarlar verseniz, öyle bir manzarada değil eğitim-öğretim yapmak, küçük odasını kiralayamazsınız ya..
Üniversiteye tahsis edilen bina, bir bakmışsınız, dernek adı altında, vakıf adı altında ona buna mekan haline getirilmiş.
Yok, “Galatasaray Üniversitesi Eğitim ve Kültür Derneği” imiş..
Yok, “Galatasaray Üniversitesi Mezunları Derneği” imiş..
Kimbilir daha ne dernekler, daha ne vakıf adı altındaki tüzel kişilikler; üniversiteye eğitim-öğretim için tahsis edilen tarihi binayı sahiplenmiş, kullanıyorlardır..
Üniversiteye tahsis edilen binayı, o derneğin/bu vakfın merkezi olarak kullandırırsanız, o binanın sahibi yok demektir..
Sahibi olmayan binada yaşanılacaklardan da kimsenin “Ah-Vah” etmeye hakkı yoktur..
Bir de diyorlar ki, “Bilinçli olarak yakıp, otel yapılmak isteniyor.”
Şimdi ne ki?
Üç tane elitin menfaatine sunulmuş bir mekan değil mi, o bina..
İstemem ama..
Şu anki kullanıma son verildiğinde, hiç mi olmasın devlet hazinesine bir faydası olur!