PKK’lıları Kahraman Yapmak Provokasyon Değil de Nedir?
Ali Karahasanoğlu – Yeni Akit
PKK’lıları kahraman yapmak provokasyon değil de nedir?
Medyada bu PKK’yı şirin gösterme aymazlığı var iken, gelin de bu sorunu çözün..
Mümkün değil.
Üç PKK yandaşı kadın Paris’te öldürülmüş.
Türkiye açısından ne önemi var?
Bence hiçbir önemi yok.
Kürtler açısından ne önemi var?
Her üç PKK’lı da, yıllardır yurtdışında yaşadıklarına göre, Türkiye’de yaşayan Kürtler açısından da bir önemleri yok..
O zaman, bu tantana.. Bu şaşaalı törenler niye?
Üç tane BDP’li ateist, olaydan nasıl nemalanırız diye kendilerince bir organizasyona imza atmışlar..
Ses getirmek için, büyük törenler düzenlemişler..
Düzenlesinler..
Düzenledikleri ile kalırlar..
Yeter ki, medya bu olaya, hakettiğinden fazla önem vermesin..
Birileri suyu bir yöne doğru akıtmak istese de..
Medya bu akıntıya kapılmasın..
Tam aksine, “Hoop.. Ne oluyoruz?.. Nedir bu operasyon?” diye kafayı kaldırıp baksın.. Gerçeği görsün, halka da göstermek için çaba sarfetsin..
Ama nerdee?
Aynı gün, Mardin’de bir şehit polisin cenaze töreni olduğu halde….
Üstelik o şehit polis, tam da tartıştığımız PKK’lı teröristler tarafından katledilmiş olduğu halde..
O polisin cenazesine bir tane bile yazar katılmadığı halde..
Buyrun medyada üç PKK’lı için nasıl seferber olunmuş, görelim…
Hürriyet, Habertürk, Milliyet ve Vatan, üç PKK’lının cenazesine birinci sayfadan çok geniş şekilde vermişler.. Şehit polise ise, iç sayfada küçücük bir yeri uygun görmüşler..
Sorun onunla da bitmiyor.
Hürriyet’te Enis Berberoğlu’ndan tutun A. Hakan’ına kadar..
Milliyet’te Can Dündar’ından Bejan Matur, Aslı Aydıntaşbaş’a kadar..
Habertürk’te Amberin Zaman’a kadar..
Büyük bir çıkarma yapılmış, PKK’lıların cenazesi için..
Sözümona gazetecilik yapacaklar..
Gazetecilik; PKK’lıların cenazelerine katılıp, o olayı önemli göstermekmiş sanki..
Kimse, “Gazeteciler katılmasa da, orda zaten bir tören yapılacaktı” demesin..
Bunlar, tavuk mu yumurtadan çıkar, yumurta mı tavuktan çıkar hikayesidir..
O kadar gazeteci gelmeyecekse, kimse öylesi bir gösteri düzenlemez..
O kadar gazeteci gelecekse, medyada kendilerinden bahsettireceklerse.. Bunu gördülerse.. O zaman böylesine bir gösteri düzenlenir..
Dolayısı ile..
Türkiye için.. Bölgede yaşayan Kürtlerin çok büyük bir bölümü için hiçbir değeri olmayan üç tane PKK’lının cenaze törenini önemli göstermek için Diyarbakır’lara gitmek.. Haberini birinci sayfadan büyük bir olaymış gibi vermek, PKK propagandasından başka bir şey değildir..
Üstelik, aynı gün, Mardin’deki polis cenazesine katılmıyorsanız..
Sıradan bir muhabir göndererek, şehit cenazesini geçiştiriyorsanız..
Hatta muhabir bile göndermeden, ajans muhabiri ile olayı kapatıyorsanız..
Sorunu çözmeye dağdaki teröristlerden değil.. Medyadaki bu “bozuk kafa”lardan başlamak gerektiği çok açık olarak ortaya çıkmaktadır.
Evet, Diyarbakır’daki törende, provokasyon amaçlı bir tavır sergilenmemiş..
Bu sevindirici imiş..
Peki, Diyarbakır’daki törende provokasyon amaçlı bir tavır sergilenmemiş olması, hemen bir gün önceki Mardin şehidi gerçeğini ortadan kaldırıyor mu?
Sadece mitinglerde provokasyon olmaması mıdır, bu olayın çözüm trendinde girdiğinin göstergesi..
Polisler şehit edilirken, yarın (Allah korusun) askerler şehit edilirken.. “Ne güzel, mitinglerde provokasyon yok” diye sevindirik mi olacağız?
Sözün özeti; PKK sorununun çözülmesi için, önce medyadaki sempatizanlar adam olmalı..
Üç PKK’lının cenazesine geniş bir katılım sağlanması için, büyük ihtimalle kamu imkanları harcanarak gerçekleştirilen organizasyonun tek başına kendisi bile, başlı başına bir “provokasyon” değil midir?
PKK’nın kurucusunun, “Kahraman bir kadın” olarak tanıtılması başlı başına bir “provokasyon” değil midir?
Daha ne “provokasyon”u bekliyorsunuz ki?