“Polis Saldırısında Çocuğunu Düşürdü” ve Diğer Yalanlar!
Ali Karahasanoğlu – Yeni Akit
“Polis saldırısında çocuğunu düşürdü” ve diğer yalanlar!
Eleştirip, cevabı yayınlamamak olmaz.
Emniyet’i ve bazı valilerimizi eleştirmiştim.
Gezi isyancılarının yalanlarına dair, yeterince kamuoyunu aydınlatmadıkları.. Özellikle de, polise atılan iftiralarla (esas hedefin polisin üzerinden hükümet olduğunu hatırlatmaya gerek yok sanırım) ilgili suç duyurularını yapmadıkları için.
Dün Emniyet Genel müdürlüğü, Basın ve Halkla İlişkiler Müdürlüğü’nden bir açıklama geldi.
Kısaca şöyle deniliyor, açıklamada:
“16.09.2013 tarihinde Yeni Akit gazetesindeki köşenizde ‘Kimse kusura bakmasın, bu pısırıklığın sonu vahimdir’ başlığıyla yazmış olduğunuz yazınızla ilgili olarak aşağıdaki açıklamanın yapılması uygun görülmüştür.
Emniyet Genel Müdürlüğü olarak günlük olarak ulusal görsel ve yazılı medya takip edilerek kurumumuz aleyhine yapılan, doğruluğu kurumumuzca doğrulanmadan yapılan yalan haberlerle ilgili olarak, öncelikle Hukuk Müşavirliğimiz kanalığıyla yalan haberin tekzip edilmesi, tekzip edilmeyen haberin mahkeme yoluyla düzeltilmesi yoluna gidilmektedir. Ayrıca, gazetelere Müdürlüğümüzce gönderilen ve basın kuruluşlarınca yayınlanmayan düzeltme metinlerimizle birlikte Gazeteciler Cemiyeti’ne ve Basın Konseyi’ne (Cumhuriyet Gazetesi ‘Su ve Tuvalet Yok’; Yurt Gazetesi ‘10 bin polise soruşturma’; Milliyet Gazetesi ‘Fareler ve İnsanlar Delil Sayıldı’; Birgün Gazetesi ‘Hamile bir kadın polis saldırısı sonucu bebeğini düşürdü’; Milliyet-Cumhuriyet Gazetelerinde yayınlanan ‘Ethem Sarısülük MOBESE kayıtları’; Milliyet-Radikal-Vatan Gazetelerinde yayınlanan ‘Ombudsman Dilan’da polisi kusurlu buldu’ haberi vb.) çeşitli tarihlerde yazışmalar yapılmıştır.
Hatay ilinde meydana gelen gösteriler sırasında hayatını kaybeden Ahmet Atakan’la ilgili olarak çıkan haberler üzerine 10.09.2013 tarihinde Genel Müdürlüğümüz tarafından basın açıklaması yapılmıştır.
Serdar Kadakal’ın ölümüyle ilgili medyada çıkan haberlere ilişkin olarak da İstanbul İl Emniyet Müdürlüğümüzün basın açıklaması bulunmaktadır.
Görsel ve yazılı basınımızda Gezi Eylemleri ile ilgili olarak Türk Tabipler Birliği’nce hazırlanan bir rapora dayandırılarak 12 kişinin polisin toplumsal olaylara müdahalesi sırasında kullanmış olduğu biber gazı fişekleriyle gözünü kaybettiği şeklinde yanlı bir rapor hazırlanmış ve kendi sayfalarından bu rapor yayınlanmıştır. Yapmış olduğumuz çalışmalar sonucunda maalesef 3 kişinin gözünü kaybettiği belirlenmişken, sorumluların tespit edilmesi amacıyla Türk Tabipler Birliği’ne yaptığımız yazılı başvuru ile diğer 9 kişinin kimler olduğu konusunda bilgi talep edilmiştir. Fakat Türk Tabipler Birliği’nden aldığımız cevabi yazıda ellerindeki verinin anonim bilgiler olduğu, hastalarla ilgili bilgilerin kişisel bilgiler olduğu, birliklerinin kayıtlarında bu kişilerin kayıtlarının olması durumunda bile, sağlık verilerinin gizliliğine ilişkin evrensel ve ulusal düzenlemeler uyarınca bu bilgileri veremeyeceklerini belirtmişlerdir.
Dolayısıyla Emniyet Genel Müdürlüğü olarak, teşkilatımız hakkında yapılan yanlış haberlere ilişkin her türlü iletişim kanalı kullanılarak kamuoyunun doğru bilgilendirilmesi için çalışmalar yürütülürken, diğer taraftan atılması gereken hukuki süreçlerle ilgili adımlar da kararlılıkla atılmaktadır.
Emniyet teşkilatı olarak yapılan özellikle basın ahlak esaslarına aykırı haber ve eleştirilere rağmen hukukun içinde kalmak kaydıyla vazifemizi yapmaya devam edeceğimizi belirtir, Saygılar sunarız.”
Açıklama böyle..
İtirazım ise şu..
Emniyet, illegal basın konseyini, yaptırım gücü olan bir kurum olarak görüyor.
Basın konseyinin hiçbir yaptırım gücü yoktur. Çünkü legal değildir..
Ayrıca, Basın İlan Kurumu’ndan trilyonlarca lira yardım aldığı halde, kendisine müracaat eden sarı basın kartı sahibi gazetecileri bile derneğe kabul etmeyen Gazeteciler Cemiyeti’nin de, yalan haberlerle ilgili ciddi bir çalışma yapacağına inanmasınlar..
Yapılması gereken ne?
Açıklamada da bahsi geçen “Hamile bir kadın, polis saldırısı sonucu çocuğunu düşürdü” haberi ve benzeri haberlerdeki iftiraların, savcılık kanalı ile takibidir..
Doğrudur; cezayı yediklerinde de, “Basın hürriyeti yok” diyecekler, yine saldıracaklar..
Ama “Hamile kadın, çocuğunu düşürdü” yalanını uyduran ahlaksızlar, istedikleri kadar cayırtı kopartsınlar..
Vicdan sahibi hiçbir insan, böyle bir yalanın cezalandırılmasından üzüntü duymaz.. O cezayı, basın hürriyetine getirilen sınırlama olarak görmez.. Göremez..
“Ahmet Atakan hemen yanımdaydı. Polis sokağa gelir gelmez, bir anda yere düştü” yalanını uyduranların, mahkeme önünde iftiralarının tescillenmesinden başka çare yoktur.
Yine utanmayacaklar ama..
En azından mahkeme arşivlerinde, iftiraları tescillenmiş olarak kalır. Yeni nesiller gerçekleri, mahkeme arşivlerinden doğru olarak öğrenir.