“Sabah Namazı Şahit Olunandır”
Ahmet Varol – Yeni Akit
“Sabah Namazı Şahit Olunandır”
Yüce Allah, Kur’an-ı Kerim’de şöyle buyurur: “Güneşin batıya yönelmesinden gecenin kararmasına kadar namaz kıl. Sabah namazını da (kıl). Şüphesiz sabah namazı şahit olunandır.” (İsra, 17/78)
Tefsirlerde buradaki “şahit olunan” sözüyle “meleklerin özellikle şahit olduğu, önem verdiği” anlamının kastedildiği ifade edilir. Ayette genel olarak namazların vakitlerinden söz edildiği için son iki cümlesinde ayrı ayrı geçen “kur’ane’l-fecr” ibaresiyle kastedilenin de fecrin ağarmaya başladığı sabah namazı vakti olduğu tefsirlerde vurgulanır. Dolayısıyla buradaki kur’an kelimesinden Kur’an-ı Kerim’in çokça okunduğu anlamını değil de “fecrin okunduğu” yani şafağın ağardığı, ufukta gündüz ışıklarının belirmeye başladığı vakit anlamı çıkarmak daha uygundur.
İşte bu vakit meleklerin önem verdiği, şahit olduğu bir vakittir. Melekler senin güne namazla, ibadetle, kulluk görevini yerine getirmekle başlayıp başlamadığına şahit olurlar. Dolayısıyla bu vakti kesinlikle ihmal etmemek, “namazı kalktığımda kılsam da olur” ihmaline kapılmaktan son derece kaçınmak gerekir.
Allah’a kulluk görevinin yerine getirilmesinden rahatsız olan şeytanın adamları normalde bu vakti uykunun tadını çıkarmak için kullandıkları halde bazen birtakım özel amaçları için seçiyorlar. Bilhassa, hayatı sadece dünya zevklerinden ibaret görenlerin henüz ortalıkta görünmedikleri, kendilerini Allah’a kulluk görevlerini yerine getirmekle sorumlu bilenlerin ise dünyayla irtibatlarını keserek alınlarını secdeye koydukları vakti o secdeye konmuş başları arkadan vurmak için iyi bir fırsat vakti olarak görüyorlar.
Bundan 19 yıl önce 15 Ramazan sabahı Filistin’in el-Halil şehrinde Hz. İbrahim Camisi’nde Müslümanlar sabah namazlarını kılarken tam alınlarını secdeye koydukları esnada Barush Goldstien adlı bir yahudi doktor arkadan üzerlerine kurşun yağdırmaya başladı. Müslümanların bazıları burada secdede şehit oldu. Yaralananların bazıları hastanelere taşınırken yollarda işgalci askerlerin saldırılarına hedef oldu ve yetmişe yakın insan hayatını kaybetti.
Mavi Marmara gemisinde biz sabah namazına durduğumuzda işgal güçlerinin bizi izleyen askerî botları uzakta adeta küçük birer ışık noktası gibi görünüyorlardı. Belli ki bizim namaza başladığımızı fark edince hemen hızlanmış ve gemiye doğru yaklaşmışlar. Kuvvetli ihtimalle amaçları bizi secde anında yakalamak ve ilk saldırıda ağır bir darbe vurarak şaşkın hale çevirmek, sonra da hemen geminin içine dalmaktı. Ama namaza durduğumuz sırada uzakta olduklarından çok hızlı gelmelerine rağmen yetişemediler ve tam biz selam verirken mermi yağdırmaya başladılar. Arkadaşlarımız da çabuk toparlandı ve gemiye dalış yapmalarını önlediler.
Uluslararası emperyalizmin ve siyonist işgalin Mısır’daki çıkarlarını korumakla görevlendirildiği ilk uygulamalarından anlaşılan General Sisi’nin askerlerinin 8 Temmuz sabahı Cumhurbaşkanlığı Sarayı önünde toplanan eylemcilere tam da sabah namazı vaktinde ve özellikle alınlarını secdeye koydukları esnada kurşun yağdırmaya başlamaları oldukça düşündürücüdür. Bu saldırı Mısır’daki Sisi’nin Filistin’i işgal altında tutan siyonistlerin başındaki Netanyahu’nun bir kopyası olduğunu gözler önüne serdi.
Sisi’nin yahudi asıllı sabataist olan ama kendini hıristiyan olarak tanıtan kuklası Adli Mansur, saldırıya uğrayanların askerlerin üzerine hücûm ettikleri yalanıyla katillerini kurtarmaya çalıştı. Netanyahu da tam namazdan selam verirken saldırıya uğrayanların onun askerlerine saldırdıklarını iddia etmişti. Ama meleklerin şahit olduğu o vakitte kayıtlara geçen görüntüler hepsinin yalanlarını açığa çıkardı. Kahire’de cumhurbaşkanlığı muhafız alayının keskin nişancılarının, insanlara herhangi bir hücuma geçmelerinin söz konusu olamayacağı, tam da namaz kıldıkları hatta alınlarını secdeye koydukları sırada saldırı düzenledikleri görüntülerle belgelendi.
Meleklerin şahitliği ise hakla batılın tamamen ayrışacağı, yevmu’l-fasl’da yani ayrım gününde devreye girecek. “Sen ayırım gününün ne olduğunu bilir misin? O gün, yalanlayanların vay haline!” (Mürselat, 7714-15)
Peki, kardeşlerimiz şu mübarek günlerde alınlarını secdeye koydukları sırada şehit edilirken bizim duruşumuz nasıl olacak? “Mısır’dan bize ne?” mi diyeceğiz.