Teröristbaşı Apo Bile İkiyüzlülüğü Gördü de..
Ali Karahasanoğlu – Yeni Akit
Teröristbaşı Apo bile ikiyüzlülüğü gördü de..
Hürriyet’in; hergelesi..Onu tanıtmaya hiç gerek yok..
Habertürk’ün; daha birkaç yıl önce, “Kürt mücadelesi hapisteki bir adamın hezeyanlarına mı dayalı yani? Yok, ‘Odam küçük’.. Yok ‘Zehirlediler’. Bir terör örgütü lideri hapisten ‘Odam küçük’ diye kıyameti koparıyor, sokak karışıyor, insanlar ölüyor. Ve siz varlık sebebinizi, bugüne kadar mücadele ettiğiniz her şeyi oda büyüklüğü uğruna çöpe mi atıyorsunuz” diye soran.. Ama şimdi aynı soruyu kendisine sorması gereken Balçiçek İlter’i..
Milliyet’in; kayıkta eş aldatan feylesof Can Dündar’ı…
Birgün’ün; Alman radyosundan tutun İspanya haber ajansına kadar “derin” ne kadar yabancı medya organı varsa orda çalışan..
PKK’nın çatışmada hayatını kaybeden ölüsü ile askerin şehidini eş tutan..
“Diyarbakır’da, en çok seçilen 4. ders olmuş Kürtçe. Çocuklar dillerini değil, dinlerini tercih etmişler daha çok! Zam, zulüm ve yoksullukla baş etmede dindarlığın olumlu bir etkisi varsa, belirli bölgeler için inanç çok daha gerekli tabii!” diyerek, halkın din dersini seçmeli olarak tercih etmesine alayvari yaklaşım gösteren Doğan Tılıç..
Cumhuriyet’in; “Teröristler Akit gazetesi binasında saklanıyor. Emniyet’e çağrıda bulunuyorum. Akit binasında arama yapılsın” diye yazacak kadar ahlaksızlaşan Hikmet Çetinkaya’sı..
Radikal’in; “Kaç Kürt tutuklu ölürse geleceğiz kendimize” diyerek, askere-polise kurşun sıkanları “kürt tutuklu” diye tanımlayarak masumlaştıran uyanık Koray Çalışkan’ı..
Posta’nın; yolsuzlukların amansız düşmanı gibi kendisini tanıtan, ama kendi patronunun katrilyonluk yolsuzluğu ile ilgili tek kelime edemeyen Nedim Şener’i.
Vatan’ın “Radikal İslâm, sisteme başını bağladığı kızlar yoluyla saldırıyor. Öncü kuvvet halinde kullandığı bu kızlarla, laiklik kalelerinin surlarında gedikler açmak istiyor. Böylece en büyük kötülüğü aile ve mahalle baskısıyla kapanmak (hem de üniforma gibi tek bir biçimde kapanmak) zorunda bırakılan kızlarımıza yapıyor” diye yazan Zülfü Livaneli’si..
Bu demokratlar(!)ın hepsi, bugün Fransız Kültür Merkezi önünde toplanacaklarmış.
Çok güzel bir yer bulmuşlar kendilerine..
Topluma Fransız olanların, Fransız Kültür Merkezi’nden başka nerde buluşması düşünülebilir ki?
Buluşup da ne isteyecek, ne diyeceklermiş?
“Apo bir kahramandır. Onu derhal serbest bırakın!”
Hemen itiraz edecekler..
“Yalancı! Biz öyle bir şey demiyoruz” diyecekler.
Soralım o zaman..
Peki ne diyorsunuz?
“‘Açlık grevindekilere kulak verin’ diyoruz.”
İyi. Kulak verelim.
Ne diyor açlık grevindekiler?
“Apo önderimizdir. Önderimizi özgürlüğüne verin.”
Eeee?
Ne oldu şimdi?
“Biz demiyoruz, onlar diyorlar.
Biz onlara destek veriyoruz.”
Ne farkediyor?
Destek verdikleriniz bunu diyorsa, siz de onlara destek veriyorsanız..
“Siz de, Apo’yu önder sayıyorsunuz, Apo’ya özgürlük istiyorsunuz” demektir.
Bunun başka ne izahı olabilir ki?
Lafı dolandırarak..
Araya atlama taşları koyarak..
Lafı direkt söylemeyerek…
Halkı mı aldatacağınızı sanıyorsunuz?
İstediğiniz bu: “Apo’ya özgürlük!”
Türbana özgürlük isteyemiyorsunuz..
En azından içinizden bazıları, bunu yazıları ile açıkça ilan ediyor..
Eski mahallelerinden utandıkları için, türbana özgürlük isteyenleriniz de, dürüstçe gazetecilik yapanların susturulmasını istiyor.. Özgürlükten ne anladığını böylece ispatlıyor.
Ama iş teröristlere gelince. Askere kurşun sıkana gelince.. Döşedikleri mayınlarla çoluk-çocuk herkesi katledenlere gelince..
Hepiniz birden Fransız Konsolosluğu önünde buluşmaya karar veriyorsunuz..
Birden naifleşiyorsunuz..
Ay sevsinler sizi..
Ne de yufka yürekli imişsiniz!
Ne de hümanist imişsiniz.
Yazıya son noktayı koyarken, teröristbaşının da sergilenen ikiyüzlülüğün farkına varıp, “Açlık grevine son verin” dediği açıklandı..
Teröristbaşı bile, “Açlık grevine son verin” diyor.
Bu PKK severler ise, “Açlık grevindekilere kulak verin” diyor..!
Vah halimize vah..