Yok Ben Gitmek İstanbul’a. Ben Var Kalmak Ankara’da!
Ali Karahasanoğlu – Yeni Akit
Yok ben gitmek İstanbul’a. Ben var kalmak Ankara’da!
Ne demiş, önceki Cumhurbaşkanı Necdet Sezer?
“Maaşımı böler onlarla paylaşırım.”
Aslanım benim.
Evli iki kızı, eşlerinin yanı sıra kendileri de çalışıyorlar..
Hani özel iş yerlerinde çalışsalar, “Size ne, bize ne?” diyeceğim ama..
Bayanlar, kamu bankasında çalışıyorlar..
Yıllardır da, sorunsuz çalışmışlar.
Kimse, “Siz ne yapıyorsunuz burda? Nasıl girdiniz, kamusal bir bankaya” dememiş.
Gün gelmiş, bankanın genel merkezi, onlarca çalışanı ile İstanbul’a taşınma kararı almış.
Yine, kamu bankasının yetkilileri “Sizi atıyoruz” dememişler.
“Buyrun İstanbul’da yine çalışanımız olun” demişler..
Amaaa.
Burnu havada bayanlar “Hayır, biz İstanbul’a gitmeyeceğiz” demişler..
Hem kamu bankasında çalışacaksınız.
Hem de memuriyet statüsünün “m”sinin bile kendinize uygulanmamasını isteyeceksiniz.
Hoş, o banka kamuya ait değil de, özel banka da olsaydı.. Yine böylesi bir taşınma durumunda, o çalışanların İstanbul’a gitmeleri zorunlu olacaktı ya..
Onu geçtik..
Bayanlar, kamusal bir bankada çalıştıklarına göre, tam memur olmasalar da, birçok açıdan o kapsamda bir statüleri var, çalıştıkları banka ile..
Düşünün, hakim-savcı, polis, öğretmen.. Nicelerinin böyle bir lüksü var mı?
Ankara’daki memur, Hakkari’ye atandığında, “Yok; kalsın.. Ben var, Ankara’da kalmak istemek. Ben yok Hakkari’ye gitmek” diyebiliyor mu?
Diyemiyor.
O zaman Necdet Sezer’in kızları niye bunu diyor?
Daha önemlisi, onlar olayın tarafı. Belki kocaman bankanın taşınmasının, sırf kendilerini işten çıkartmak için planlanmış bir tezgah olduğunu sanıyorlardır..
Olur ya, böylesi bir kafa karışıklığı yaşıyor olabilirler…
Ama medyadaki borazanlar, “Cumhurbaşkanının kızlarının işten atıldığı”nı, nasıl söyleyebiliyorlar?
Ki, kızlardan birisinin eşi, yani damat bey, aynı bankada çalışıyormuş. Ve İstanbul’a taşınmayı da kabul etmiş.
Ailedeki “koca”, İstanbul’da çalışmayı kabul ediyor.
Ama ailedeki “hanım” kabul etmiyor..
Böylesi bir durumun haberi, “Koca İstanbul’a taşınıyor, hanımı Ankara’da kalıyor” şeklinde yapılacağına..
Damat gizlenip.
Kızın işten ayrılmak zorunda kaldığı öne çıkarılarak haber yapılıyor!
Her şeye rağmen, bu satılmış medyanın aklına şu hiç gelmiyor: “Burda cumhurbaşkanının kızlarına bir kasıt olsa idi.. Kızlar, 10 seneyi aşkın süredir, AK Parti iktidarında güzel güzel çalışamazlardı.. Bu kızlarımız, birazcık da başka kurumlarda, özel iş yerlerinde çalışsınlar…”
Öyle ya..
Karı-kocadan birisinin bile iş bulamadığı milyonlarca aile var iken.. Sezer’in kızlarının her ikisinin de kocaları çalışıyor iken.. Bayanların taşınma sebebi ile işten ayrılmış olmaları, üstelik bunun AK Parti’nin 10 yılının sonunda olması.. Bu kadar önemli bir haber mi?
Yoksa haber adı altında, borazanlık sergilemesi mi?
Ve en önemlisi, işin dramatize edilmesi.
Sanki asgari ücretle çalışan ailenin direği, işten atılmış!
Atılmış da, onun için Milliyet’ten Serpil Çevikcan şöyle yazıyor: “Görev yaptığı süre boyunca da, sonra da, ailesini her türlü haberin dışında tutmayı başaran eski bir cumhurbaşkanının; kartvizitleri babaları değil, kariyerleri olan iki kızının böyle bir uygulamaya muhatap olması karşısında yakın çevresine ne dediğini merak ediyor musunuz? İşte yanıtı: Maaşımı böler onlarla paylaşırım.”
Ay gözlerim yaşardı benim..
Mendil verin ordan!..
İyi de, kartvizitleri babaları değilse..
Ayrılsınlar kamu bankasından..
Gitsinler, mesela İş Bankası’na..
Kartvizitleri babaları değil ya.
Ellerini sallasalar, ellisi birden koşar ya..
Haydi bakalım, görelim.
Niye bunu sorun yapıyorsunuz ki?
Kocaları çalışan iki aile için, sanki geçim sıkıntısı yaşıyorlarmış gibi, babalarının “Maaşımı bölerim, onlarla paylaşırım” sözünü hatırlatmaya niye ihtiyaç hissediyorsunuz ki?
İster maaşını bölsün..
İster başka bir yol bulsun..
Ama lütfen, bu milletin huzurunu kaçırmasınlar..
2001 krizine sebebiyet verenlerin, milyonlarca insanı intihar etme noktasına getirdiklerini unutmadık.
Bizi konuşturmasınlar..
Otursunlar, oturdukları yerde!