Abdurrahman Dilipak

Abdurrahman Dilipak

Abdurrahman Dilipak -Yeni Akit

Biz yarıştan sonra da koşan atlarız!

 

Tamam! Akil adamlık serüveni bitti..
Proje önemli idi.. İnsanlar ülkelerinin geleceği için korkusuzca içlerini döktü, taleplerini dile getirdi, korkularını ve umutlarını madde madde saydı, sıraladı..
Tek başlarına değildiler bunları söylerken, herkes duydu; “ötekiler” oradaydı, basın oradaydı, kendilerini dinleyen, taleplerini not eden insanlar farklı farklı insanlardı. Sonra birilerinin umudu olan bir şeyden, ötekiler neden korktuklarını anlattılar..
Maksatlar birdi aslında, ama rivayetler muhtelifti. Herkes barış istiyordu, aş-iş istiyordu. İnandığı gibi yaşamak, düşündüğünü özgürce ifade etmek istiyordu. Katılımcı, çoğulcu, şeffaf, insan haklarına saygılı, farklı dinî, etnik, mezhebi, ideolojik, politik, vicdanî ve felsefî kanaat farklılıklarıyla birlikte bir arada yaşamak istiyordu.. Bölünmek istemiyor, ama karşılıklı anlayış ve saygı istiyordu.
Bunun için birbirlerini dinlemeleri ve birbirlerinin haklarına saygı duymaları gerekiyordu.. Bunun için de önce birbirilerini anlamaları, bu ortak anlayış zemini için konuşmaları gerekiyordu.
İşte bu gerçekleşmiş oldu bu süreçte.. Bu başlı başına bir kazanım. Bölünme paranoyasının gerçek olmadığı da ortaya çıktı.. Süreç içinde yüzde 60’larda başlayan barışa destek, yüzde 80’lerde gelişmeye devam ediyor.. “Bu barış kimin planı, bu işin arkasında kim var?” diyenler, “Bu kardeş kavgası kimin planı, bunun arkasında kim var?” noktasına geldi. “Terörü bitireni bitirirler” deniyordu, “Barışı bitireni bitiririz” diyen bir halk var bugün!
Şimdi bu sürecin bir şekilde devamı gerekiyor. STK’lar, medya, kanaat önderleri, yerel akil adamlar bu misyonlarını sürdürmeli.. Yarış bittikten sonra da koşmaya devam etmeliyiz..
Bu işler tek başına siyasilere bırakılamayacak kadar ciddi işlerdir. Mesela sivil bir grubun hakikatleri araştırması gerek.. Söylenti, kargaşanın kız kardeşidir.. Basit bir söylenti bile, zaman olur acı bir gerçekten çok daha yıkıcı olabilir.. Onun için hakikatlerin araştırılması ve söylentilerin sonlandırılması gerek.. Hakikat vicdanı tatmini, söylenti öfkeyi besler..
Biz bu işin ihalesini hükümetten almadık; hükümet öncülük etti, destek oldu. Onlar da çözümün bir parçası oldular. Çözüme destek veren herkese; bu süreçte beynini, yüreğini, çabasını ortaya koyan, katkı sağlayan, çözümün parçası olan herkese teşekkür ediyorum.. Allah’tan aldık aslında. Hakkın ve halkın gören gözü, işiten kulağı, tutan eli, haykıran sesi olmaya devam edeceğiz.. Yaşadığımız zamana ve mekâna şahitlik edeceğiz. Hakkın şahidi olacağız..
“AB ile kriz var” deniyordu, sonunda fasıl açıldı. Barış sürecinde 2. etap sorunu vardı, aşıldı..
Sorun yok değil.. Haziran sonuna kadar çekilme tamamlanacaktı. Başbakan açıkladı, geri çekilme devam etse de yüzde 15 dolayında.. Silahlarını gizleyerek ya da arkadaşlarını bırakarak şehre inip kalan ciddi bir grup var. Bunlar hangi kategoride değerlendirilecek? Her an tekrar dağa çıkabilirler.. Çıkmayabilirler de..
Mesela geçen gün Şemdinli’de mezra mezarlığında yeni gömülmüş silah ve mühimmatlar ele geçirildi.. Geri çekilme hakkında çok sağlıklı bilgiler yok elimizde..
Aslında Gezi olaylarına PKK’nın destek vermemesi önemli.. Bu da örgüt içinde güçlü bir kanadın süreci desteklediğini gösteriyor.. Eylem kararı alan sendiklara tabanlarının destek vermemesi de önemli.. Gezi olayları, ülke genelinde birçok kesimde, barış sürecini engellemeye yönelik provokatif bir eylem olduğu kanaatinin uyanmasına sebep oldu..
Muhalefetin nerede durduğu ortada.. Örgüt içinde de aslında tek ses yok. İşin Irak ayağında başka unsurlar var, Suriye ayağı var, ABD, İsrail, Muhaberat, AB ülkelerindeki etki ajanlarının 6. kol faaliyetleri var, İran var, Rusya var.. Bu işler steril bir ortamda sürdürülmüyor..
Ama şunu görelim: Eğer birileri iktidara boyun eğdirir ya da iktidar halka boyun eğdirirse, boyun eğdirilmiş bir iktidar ya da halk; derin çetelerin, yabancı ülkelerin oyuncağı olur.. Hayır, toplum ve iktidar birine boyun eğdirmek için değil, birbiri için var. Onun için de dik başlı değil, başı dik durması ve güçlü olması gerekir.. İktidar ve halkın birbirine karşı değil, birlikte geleceğe yürümesi gerekir. Ortak idealler için fikir birliği, el birliği, gönül birliği gerekir.
Biz aslında bunu başarmaya çalıştık. Bu yönde bir kapı araladık, bunun mümkün olduğunu gösterdik en azından.
Şimdi, barışa daha yakınız..
İnce uzun bir yoldayız. Sorunlar bugünden yarına çözülecek değil, ama gelişmeler doğru yönde ve ileri doğru. Zorlu bir süreçten geçiyoruz..
Ne yazık ki, çok kötü bir muhalefet var.. Barışın önüne sürekli barikatlar kuran, süreci sabote eden, sorun çıkartan bir yapı.. Süreçle ilgili en önemli aşama, kapsamlı bir anayasa değişikliği olacak ama, ciddi bir direnç var bu konuda muhalefet kanadında. Korkuları umutlarına baskın çıkıyor. “Cumhuriyetin kazanımları” dedikleri tek parti döneminden gelen kullanım süresi dolmuş birtakım kavram ve kurumların arkasına saklanarak  direnmeye çalışıyorlar.. Ancak yasalarla ve uygulamalarla bir şeyler yapılabiliyor, ama bu defa da bürokrasinin oligarşik yapısının sebep olduğu bir direnç var.. Belli sosyal grupların korkularının umutlarından büyük olması sebebi ile, sütten ağızları yandığı için yoğurdu üfleyerek yeme refleksi ile, hep gelenin gideni arattığı endişesi ile yeniliklere karşı çok kuşkulu yaklaşıyorlar..
Erdoğan’a öfkeli diyorlar.. Doğrusu yine iyi dayanıyor.. Kürt sorunu, Alevi sorunu, Gezi Parkı, Ergenekon, ABD, AB, İran, Irak, İsrail, Suriye sorunu, Arap ülkeleri.. Dert bir değil ki! Bir de sorun üreten merkezler var. Medya, mafya, sermaye, bürokrasi, her fırsatta halkı sokağa çıkmaya zorlayan bir STK topluluğu.. Hepsinin üstüne bir de püsküllü bir muhalefet! Kolay değil. Eğer sabır ve tevekkül olmasa, buna sinir dayanmaz.
Ama, her şeye rağmen başaracağız. Çünkü; tarihin akış yönü belli.. Vakit tamam gibi!.. Selâm ve dua ile..

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir