“Bu Millet İçin Gerekirse Ölürüm” Demiş, Oturup Ölmüş!

Ali Karahasanoğlu – Yeni Akit
“Bu millet için gerekirse ölürüm” demiş, oturup ölmüş!
“28 Şubat’ın kilit ismi Çetin Doğan öldü” diye haber uçurdular..
Oysa ölen Çetin Doğan değilmiş..
Çetin’ler birbirine karışmış.
Ölen 28 Şubat BÇG’sinin başı, Balyoz darbe planının mimarı Çetin Doğan değil..
Yine 28 Şubat’ta, dindar subay fişleten Çetin Haspişiren imiş…
Sıradan bir ölüm..
Ama öyle bir takdimle veriyorlar ki..
Hayatta iken yapamadığı darbeyi, ölümü ile yapacakmış gibi bir hava estiriyorlar..
Balyoz davasında beraat eden bir tuğgenerali evinde ziyaret etmiş..
Ziyaret sırasında ayağa kalkmış, selam durmuş..
“Ordumuza yapılan bu zulümü kabul edemiyorum. Bu millet için gerekirse ölürüm” demiş..
Sonra da oturup, ölmüş..
“Allah rahmet eylesin” diyebilecek miyim?
Eğer hakkındaki iddiaları cevaplasaydı belki..
“Ben o emri vermedim” deseydi belki..
Neydi o emir?
Emirler çoktur da..
Medyaya da intikal eden 29 Ağustos 1998 tarihlisi en önemli görüneni..
Çetin Bey’in imzası ile, Jandarma İstihbarat Grup Komutanlığı’na gönderilmiş yazı..
“Araştırma” başlıklı bir emir..
Hani diyor ya Çetin Paşa, ölmeden hemen önce, “Ordumuza yapılan bu zulüm” diye..
İşte ordunun üç kahraman subayı için, kendisi şu zulmü yapıyor..
“Kimlik bilgileri ve iletişim adresleri verilen 3 subay” diye başlıyor..
Ve “Ek-A Formatındaki sorular doğrultusunda toplanan bilgilerin en geç 9 Ekim 1998’e kadar İstihbarat Başkanlığı’na gönderilmesi”ni emrediyor.
Emri alanlar ne yapıyor?
Türk Silahlı Kuvvetleri’nin, 3 dürüst ve imanlı subayının evlerine, pazarlamacı kılığı ile gidip, ev halkından olan bayanların kıyafetlerini en ince detayına kadar rapor ediyor..
Raporda neler mi var?
Aktaralım:
“ … adresine pazarlamacı kisvesiyle gidildiğinde kapıyı açan ve …’nin eşi olduğu değerlendirilen 40 yaşlarındaki bayanın gözlüklü, başı açık, üzerinde uzun kollu bluz ve ayak topuklarına kadar uzun etekli olduğu, başına türban tabir edilen kıyafet giymediği. 17.10.1998’de aynı eve adres sorma bahanesiyle gidildiğinde kapıyı açan ve …’nin kızı olduğu değerlendirilen 16 yaşındaki bayanın başı açık modern giyimli olduğu görüldü.”
İkinci subay için tutulan rapor:
“… adres sorma bahanesiyle ikametgah adresine gidildiğinde kapıyı açan eşinin başında tülbent tabir edilen ince başörtüsü, üzerinde uzun kollu bir gömlek ve penye pijamalı olduğu görüldü.”
Raporun ayrıntılarında, “Erkek ve kadın olarak karşı cinsle tokalaşıp tokalaşmadıkları”, “Personelin okuduğu gazete ve kitaplar ile gittikleri dernek (cami dernekleri ve Kur’an kursları kastediliyor) veya lokallerin isimleri”, “Askerlerin evlerine misafir geldiğinde nasıl oturulduğu” da yer alıyor..
Evet, önceki gün toprağa verilen Çetin Paşa, bu üç subay için toplattığı bilgileri, üst komutana rapor etmiş..
O tarihte, hiçbir topluluk içinde birden ayağa kalkıp, selam durarak, “Ordumuza yapılan bu zulmü, ordumuz mensuplarına yapılan bu haksızlığı kabul edemiyorum. Bu millet için gerekirse ölürüm” dememiş..
Dindar subaylara 28 Şubat sürecinde, kendisinin de dahil olduğu baskılarla o zulümleri yapanlardan şimdi hesap sorulduğunda, “Arkadaşlarımın mağduriyetini kabul edemiyorum” diyor..
Bunların tetikçisi medya da, Çetin Paşa’nın sözlerini süsleyerek, halka yutturmaya kalkıyor..
Millet uğruna ölen bir komutan gibi takdim ediyor.
Millet için ölecek olan komutan; 28 Şubat sürecinde kendisine dayatılan o emirleri yırtar atar, “Bu millet için ölürüm. Kimsenin eşinin başındaki örtü bizi ilgilendirmez. Hatta subayımın eşinin başındaki örtü ile uğraşanları, ben kendi ellerimle bu peygamber ocağından kovarım” derdi..
Dememiş..
Raporları tutturmuş..
Dindar subayları fişletip, sorgusuz-sualsiz ordudan attırmış..
O yapılanlar zulüm değilmiş..
Şimdi darbecilerden hesap sormak zulüm imiş!
Geçin beyler, geçin..
Güneş balçıkla sıvanmaz..
Bu kahramanlık hikayeleri ile, kendinize güldürüyorsunuz..
Hepsi o kadar!