Diktatör Değil, Muktedir Bile Olsa, Bunlar Olur Muydu?

0

Ali Karahasanoğlu – Yeni Akit

Diktatör değil, muktedir bile olsa, bunlar olur muydu?

 

Ölüm yıldönümü gerekçesi ile, inşaat iskelesindeki adamı bile, 1 dakika saygı duruşuna tutuyorlar..
75 yıl önce ölmüş bir insana, bugün saygı istiyorlar…
“Bu behemehal olacaktır. Burada içtima edenler meclis ve herkes meseleyi tabiî görürse, fikrimce muvafık olur. Aksi takdirde, yine hakikat usulü dairesinde ifade olunacaktır. Fakat ihtimal bazı kafalar kesilecektir” diyen lideri kutsuyorlar..
Sonra bugünün Başbakanının resmine, gözlerinden, kulaklarından, burnundan ağzından zift akıyormuş gibi ekleme yapıyorlar..
O küstah çizim polis uyarısı ile kaldırılınca da, “Sanata özgürlük bu kadar” diye itiraz edip, bugünkü Başbakanın diktatörlüğüne delil olarak gösteriyorlar..
Başbakan değil bir diktatör..
Hukuku hakkıyla uygulayabilen bir Başbakan olsaydı..
Bugün bu zırtapozların hiçbirisinin esamisi okunmazdı.
Ne mi olurdu?
TÜYAP’tan başlayalım..
Başbakan’a hakaret içeren çizimin sadece sahibi değil, onu onaylayan, destekleyen TÜYAP Yönetim Kurulu’ndan Genel Müdürü’ne kadar hepsi hakkında savcılık soruşturması açılırdı..
Yetmez..
Sorulurdu TÜYAP’a: “Burayı, hükümeti devirmek için ayaklananların teşhir alanı yapmışsınız.. Bu alanı, babanızın parası ile aldı iseniz, buyrun devam edin yolunuza.. Ama milletin parasından yürütüldü ise bu imkanlar.. ‘Durun bakalım’ deme hakkımız olsa gerek!”
Ve devam edilirdi: “Kimden kiraladınız siz burayı?”
Cevap: “OYAK’tan..”
Ohh ne güzel..
Askerlerin maaşlarından kanun gereği yapılan kesintilerle kurulan bir kurum, bir özel kuruluşa, arsasını peşkeş çekiyor..
Sorsak OYAK’a, “Siz nerden aldınız bu arsayı?”
Cevap: “Hiiiç.. Devlet baba bize tahsis etti.”
İşte bu noktada..
Değil diktatör..
Hukuka bağlı başbakanın bile yapacağı şey, “Getirin bana tüm tapu kayıtlarını.. İlk sahibi kim ise, ona geçirin.. Bitirin bu peşkeşi. Bitirin; devlet eliyle, devleti yönetenlere hakareti finanse etme girişimini!”
Ahhh. Ahhh.
Sadece TÜYAP’ı, OYAK’ı değil..
O rezil çizimin kaldırılmasını eleştirenler de hizaya çekilmeliydi..
Hukuku hakkıyla uygulayabilen, gerçekten muktedir bir başbakan olsaydı bu ülkede, böyle mi olurdu bu gazeteler?..
Diyecekler ki, “Daha fazla sansür mü istiyorsun? Ne olacaktı ki, hukuka bağlı bir başbakan olsa?”
Anlatayım..
Cumhuriyet gazetesini alıyorum önüme..
“Kadınları erkek gardiyan arıyor” diye bir haber.. Altında Vakıfbank’ın 6 sütun ve arkasında tam sayfa Beşiktaş Belediyesi’nin reklamı..
Başbakan hakkıyla başbakanlık yapsa, sorardı o belediyeye: “Milletin kasasından verdiğin para ile, yalanları mı finanse edeceksin? Belediye başkanı oldun diye, halkın parasını peşkeş mi çekeceksin?”
Vakıfbank Genel Müdürü’nü arar, “Cumhuriyet gazetesine verdiğin reklamın hemen üstünde, ‘Denetim değil, taciz’ diye yalan bir haber var.. Adalet Bakanı’na iftira var.. Sen parayı veriyorsun.. Onlar Adalet Bakanı’na iftira ediyor. Sen Nadir Nadi’nin genel müdürü müsün, yoksa Türkiye Cumhuriyeti hükümetinin göreve getirdiği bir genel müdür mü?”
Çeviriyorum Cumhuriyet’in sayfasını.
Üstte, “Haddini bil Tayip..”
Başbakan’a saygısızca bu lafı eden gazetenin bu haberinin hemen altında, Arel Üniversitesi’nin reklamı..
Hakkıyla başbakanlık yapan bir lider, sorardı Arel’in yöneticisine: “Siz eğitim kurumuyuz diye, devletten sayısız imkanlar ediniyorsunuz. Bu ülkenin başbakanına hakaret edilmesini finanse etmek için mi, o imkanları bizden alıyorsunuz?”
Cumhuriyet’in bir başka sayfası: “AKP oyların yüzde 12’sini sahtekarlıkla alıyor” başlıklı bir yalan haber.. Altında da Kültür Üniversitesi’nin reklamı..
Başbakan, muktedir bir başbakan olsa..
Çağırır Kültür Üniversitesi’nin yöneticisini.. Sorar ona: “Üniversitenize YÖK’ten aktarılan paraları, AK Parti aleyhinde yalan haberleri basanlara aktarmanız için mi veriyoruz?..”
Çeviriyorum sayfayı..
“Tesettür bir iktidar meselesidir” başlıklı yazının yanında, Kartal Belediyesi’nin reklamı..
Reklamda “Yediğimiz ekmekte, içtiğimiz suda hakkın var” diyor ama.. Reklamı cebinden değil, milletin cebinden ödüyor.
Başbakan bu durumda, Kartal Belediye Başkanı’nı çağırıp, “O ilana, ‘Bu reklamda, milletin hakkı var’ diye yazman gerekmez miydi?” diye sormalı değil miydi?
Veee.
Tam sayfa bir İstanbul Barosu reklamı..
Düşünebiliyor musunuz,
Dava ve icra takiplerine sundukları her vekalet için, avukatlar 5.90 TL baro pulu ödüyorlar.. Ve baro da, avukatlar ve diğer kamu hizmeti için harcanması gereken parayı, alıp Cumhuriyet’e, Hürriyet’e aktarıyor.
Başbakan, gerçekten muktedir olsa, iki günde kaldırır o “baro pulu”nu..
Sonrasında görelim bakalım, verebiliyorlar mı, yalan haberler yapan gazetelere o reklamları!

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir