Darbe Dâvâları Ne Oluyor?
Abdurrahman Dilipak – Yeni Akit
Darbe dâvâları ne oluyor?
28 Şubat’la ilgili yeni etaplar beklenirken, nerede ise ilk davada içeride sanık kalmadı.
Türkiye’de darbe falan olmadı da biz korkulu bir rüya mı gördük yoksa..
Ben sormaya devam edeceğim: Bülent Arınç’a suikast davası ne oldu? Hani iki kamyon el bombası yakalanmıştı. Kozmik odaya girilmişti. Hep birden heyecanlandık ve sonra derin bir sessizlik..
12 Eylül davasından sonra 28 Şubat davası da toplumda çok fazla ilgi uyandırmıyor. Hatta şöyle karamsar bir düşünce var: Bu işlerin de üstünü örtecekler..
Geçen gün Muhsin Yazıcıoğlu ile ilgili bir iddiayı dile getirdim, bana ulaşan bilgi, helikopterden sağ çıktığı ve daha sonra infaz edildiği şeklinde idi.. Müthiş ilgi uyandırdı.. Aslında bu ilginin sebebi, toplumun şuuraltı ile ilgili..
En basit söylenti, acı veren bir gerçekten daha tahripkar olabilir.. Gerçek ortaya çıkarsa söylenti etkisini ve gücünü kaybeder..
Helikopterde bir gazeteci var, 45 dakika telefonla konuşuyor, yer tesbiti yapılamıyor, yok böyle bir şey.. Sonra iddiaya göre, bu gazetecinin adli tıp raporuna otopsi raporu, çenesinin ayrık/kırık olduğu şeklinde geçiyor..
Şimdi bana söyler misiniz! Bu iddia gerçek dışı ise, adli tıp nasıl böyle bir hata yapar. Ya da bunun araştırılıp, soruşturulması zor bir hadise değil ki, fethi kabir yaparsınız gerçek ortaya çıkar..
Eğer bu gazetecinin çenesi ayrık/yarık ise, sorun bakalım, böyle biri o telefon görüşmesini yapabilir mi?
Telefonda konuşan o değilse kim? Çenesi ayrık/kırıksa; kim kırdı.. Çevresinde birtakım adamlardan söz ediyor.. Kim o adamlar.. Hatta telefon görüşmesinin daha uzun sürdüğü ifade ediliyor. Bütün bunlar bir iddia.. Kendilerine konu ile ilgili bilgi ulaşan diğer gazetecileri de bu iddiaları paylaşmaya davet ediyorum. Biz gazeteciyiz. İspat makamı değiliz.. Bir an önce gerçek ortaya çıksın ve neyin gerçek, neyin yalan olduğunu anlayalım..
İddia çok, helikopterin izlendiği, düşmediği, sert iniş yapıp, kayıp kayaya çarptığı, Muhsin Yazıcıoğlu’nun sağ kurtulduğu ama birileri tarafından infaz edildiği..
Ben bir gazeteciyim. Her gün bir sürü kişi arıyor, bir sürü şey söylüyor.. Bunları araştıracak olan savcılık. Bir davanın bu kadar gecikmesi karşısında bu söylentiler normal.. Bu konuda daha yeni ve sağlıklı bilgileri, ailesi, dava arkadaşları ve avukatlarından almak mümkün..
Ama doğrusu bu konuda basının sessizliğini de anlamakta zorluk çekiyorum..
Bakın Ergenekon, Balyoz, 12 Eylül, 28 Şubat davalarının hiç dış bağlantıları gündeme geliyor mu? Size garip gelmiyor mu bu durum..
Bir başka parti liderinin ölümü ile sonuçlanan bir suikast iddiası konusunda basının ve siyasi çevrelerin bu kadar sessizliğini anlamak da benim için zor.. İnsan hakları savunucuları, hukuk dernekleri, faili meçhuller konusunda her fırsatta çıkıp konuşanlar, Muhsin Yazıcıoğlu konusunda derin bir sessizlik içindeler.. Bu da garip gelmiyor mu?
Muhsin Yazıcıoğlu davası, Ergenekon’dan da, Balyoz’dan da, 28 Şubat davasından da önemli.. Bu suikast aydınlatılmadan Türkiye’de derin gerçek aydınlatılamaz..
Ben bugün buradan, özellikle Maraş ve Sıvas barolarını davaya sahip çıkmaya çağırıyorum. BBP ve dava arkadaşlarını bu davaya sahip çıkmaya çağırıyorum. Hukuk dernekleri ve insan hakları kuruluşlarını, basını bu davaya sahip çıkmaya çağırıyorum..
Cumhurbaşkanı, TBMM, Başbakan, Adalet, Bakanı, HSYK bu olayın üzerine gitmelidir. Askeri savcılık ve Milli Savunma Bakanlığı, bu olayın üzerine gitmelidir.. MGK neden bu konuyu görüşmez. Genelkurmay bu konuda ne yaptı bugüne kadar aceba!
Olaydan bir-iki gün sonra olay yerine giden bir başka askeri helikopterin kırıma uğradığı iddiaları soruşturuldu mu, soruşturma sonucunda ne çıktı aceba!
Bu konuda herkes sorumlu..
Bu işi iddialar denizinde boğmak istemiyorsak, gerçeğin ortaya çıkarılması gerek..
Muhsin Yazıcıoğlu Refah-Yol döneminde de aktifti, AK Parti döneminde de.. O günlerde “Türkiye İran olmayacaktır” diyenlere “Türkiye Suriye de olmayacak” diyordu! 28 Şubat’ta “Namlusunu halkıma dönmüş bir tanka selam durmam” diyen de o idi!
Onu bir kere daha rahmetle anıyorum ve elinde, bilgi, belge, duyumu olan herkesi bunu paylaşmaya çağırıyorum..
Seçimlerden önce bu dava açılmalı..
Not: Benim dile getirdiğim iddialar, sadece bir iddia. Bu iddiaların tek bir kaynağı da yok. Çok değişik kaynaklardan bana ulaşan bilgileri, bir puzzlenin parçaları gibi toplayıp, bir fotoğraf elde etmeye çalışıyorum.. Ve bunlardan birkaç kaynaktan doğrulanan bilgiler üzerine yorum yapıyorum. Gerçek savcılığın soruşturması ve mahkemenin kararından sonra ortaya çıkacak. Talebim, söylentilerden kurtulup, gerçekle yüzleşmek için yargının konuyu gündemine alması.. Mesela Yazıcıoğlu ailesinin avukatı Selami Ekici, “kazadan sonra başkanın bilincinin açık olduğunu” söylüyor. Destici örgüt şüphesini dile getiriyor.. Helikopter düştükten saatler sonra bana ilk bilgiyi, bir ilin Ülkü Ocakları başkanı M. A. verdi mesela.. ben de bu bilgiyi Demir İnal’la paylaştım.. İnternette şu bilgi de var: Yazıcıoğlu’nun helikopterinin düştüğü gün enkazın düştüğü yeri belirlediğini söyleyen eski dağcı Kazım Dinç, silah çeken askerler tarafından engellendiğini anlattı.
Benim bilgilerim tek kaynaktan değil, birçok kaynaktan gerçek olma ihtimali olan bilgilerden vardığım sonucu ifade etmektedir.. Doğrulanmış resmi bilgiler için savcılık, avukatlar, ailesi, BBP ve Yazıcıoğlu’nun dostları daha güvenilir kaynaklardır. Benim çok değişik kaynaklardan edindiğim ya da bana ulaştırılan bilgilerin harmanlanmış, filitrelenmiş ve yorumlanmış şeklidir.. Ben de sizler gibi gerçeği arıyorum.. Hiçbir iddianın doğrudan şahidi ya da iddiacısı da değilim..