Abdurrahman Dilipak – Yeni Akit
Hayırdır inşallah
Afganistan Cumhurbaşkanı Hamid Karzai, Taliban lideri Molla Ömer’in 2014’te yapılacak cumhurbaşkanlığı seçimlerinde aday olabileceğini belirtti. El Kaide, Selefiler, Suudi destekli Vehhabi hareketi; herkes bu yeni durum karşısında kendini yeniden gözden geçiriyor. Bu son derece önemli. Şia dünyasında da bir yeniden gözden geçirme çabası gözleniyor.. Bin Ali’ye ya da Suudi rejimine evet diyip, Mursi’ye ya da Gannuşi’ye kafa tutan bir anlayışın bu geleneğe sahip çevrelerce açıklanması gerekmez mi?
Filipinler’de barış sağlandı.. Bizim kendi sorunlarımıza çözüm ararken de bu tecrübelerden yararlanmamız gerekir.. Çözüm arayışında kullanacağımız dilin de bu anlamda evrensel bir dil olması gerekir.. İngiltere’de, Fransa’da ve Türkiye’de, dünya uzun yıllardır çözüm bekleyen sorunlarını çözme yolunda ilerleyişini sürdürüyor.. Gelişmeler doğru yönde, ileri doğru.
Dünya gelirinin üçte ikisi batıya gidiyor.. ABD ve AB’de sadece 5-600 milyon insan yaşıyor, bu refahı paylaştığı kabul edilen.. Sadece Çin ve Hindistan’da 2.7 milyar insan yaşıyor ve bu iki ülkenin sahip olduğu toprak ortalama olarak 170 milyonluk Rusya’nın sahip olduğu toprağın yarısı kadar.. Tek başına Fransa’nın, sadece Afrika’da 22 eski sömürgesi var ve bunların 12’sinin kendi parası bile yok. Bunların parasını Fransızlar basıyor ve yönetiyor.. Kongo’nun toprağı 2.3 milyon km2, nüfusu Belçika’nın nerede ise 7 katı bugün.. Kongo eski bir Belçika sömürgesi.. Bunlar, üzerinde yaşayan insanları ile birlikte modern batının toprak ağalığının isbatı olan gerçekler..
Düşünebiliyor musunuz, 17 milyonluk Kazakistan’ın sahip olduğu toprak, 1.2 milyarlık Hindistan’ın sahip olduğu toprak kadar nerede ise.. Kazakistan 2.7 milyon m2, Hindistan 3.2 milyon m2, Çin 2.8 milyon km2, 170 milyonluk Rusya 17 milyon km2 toprağa sahip.. Çin’in toprağı, ABD, Kanada arası bir şey..
Batının bu servetinin arkasında, tarihi arka plan olarak, yok edilen Kızılderililerin kanı, köleleştirilen Afrika halklarının gözyaşı ve sarı ırkın soyulan serveti ve gasbedilen alın terleri var.. Son bir asır içinde ise dünyaya 3 dünya savaşı armağan ettiler. 1. Dünya savaşı, 2. Dünya savaşı ve adına soğuk savaş denilen bir 3. Dünya savaşı.. Yetmedi 4’üncüsünü de sıkıştırmaya çalışıyorlar. Havayı, suyu, toprağı kirlettiler.. Tüm zenginlikleri yağmaladılar.. Kurdukları düzeni koruma adına dünyayı silah deposuna dönüştürdüler.. Silahlanmaya ayırdıkları para, açları doyurmak için ihtiyaç duyulanın 100.000 katı belki de.. Bu paranın binde birini barış için harcayarak dünyayı daha güvenli yapabiliriz belki de..
Bugün birçok ülkenin sınırlarını, o coğrafyada yaşayan halk değil, kendilerini “dünyanın efendileri” gören adamlar çizdi.. Rejimlerini aynı efendiler tayin etti, yönetimleri de halkın meşru temsilcileri değil, batının işbirlikçileri..
Birileri bu statüyü korumak için savaşlar, darbeler ve terör yöntemini kullanmak isteyecektir.. Bu servete ve bu güce bu şekilde ulaştılar. Bunu korumak için yine aynı şeyi yapabilirler..
Dünyada yaşayan dört büyük ırktan biri olan Kızılderililer yok edildi, kara derililer köleleştirildi, sarı ırk sömürüldü.. Bunca savaş çıkarttılar.. Soğuk savaşta milyonlarca insan hayatını kaybetti. Yoksa %10’luk bir sosyolojik tabana oturan Nuseyri diktatörlüğü nasıl iktidar olurdu.. Ve bunlara sosyalizmcilik oynattılar. Milliyetçilik yaptırdılar..
Şimdi bu yapılar tek tek devriliyor. Afrika’da ve Arap yarımadasında başlayan intifada hareketi bu açıdan umut verici.. Ama süreç zor bir süreç.. Diktatörleri devirmek o kadar zor değil.. Bugüne kadar sürgünde ve hapishanelerde yaşayan insanların, iktidar tecrübesi olmadan ve farklı inanç, fikir ve etnisiteye sahip insanların farklılıklarına rağmen ortak bir düzen oluşturması elbette kolay değil.. Hele bunları birbirine kırdırmak için fırsat kollayan, aynı ülkenin çocuklarının kanları ve gözyaşları üzerine kendilerine iktidar ve servet üretme sevdasındaki çevrelerin çabaları ve eski rejim yandaşlarının “benden sonrası tufan” anlayışı içinde fesat çıkartma gayretlerine rağmen yol almak kolay bir iş değil elbette. Ama, zor da olsa başaracağız inşallah..
Yaşadığımız süreç hem bizim için bir mektep, antrenman anlamı taşıyor, hem bu süreçte kim kimdir tanıyor, hem de bizden sonrakiler için bir model oluşturuyoruz.. Bana kalırsa zor bir süreçten geçiyoruz.. Toplumsal hafıza canlanıyor, bilinçler tazeleniyor.
İslam coğrafyası birçok açıdan açıklayıcı, öğretici bir tecrübe sürecinden geçiyor. Adaleti, barışı, özgürlüğü, kalkınmayı konuşuyoruz..
Ulustan Ümmete ekibi olarak önce Tunus’a gittik, dün Libya’dan döndük.. Önümüzdeki günlerde Yemen ya da Mısır’a gideceğiz.. İntifadanın ayak izlerinden ilerliyoruz.. İhvan, Liberaller, Selefilerle görüştük.. Taşlar yerinden oynamış bir kere.. Ne İhvan dünki İhvan, ne dünki Selefiler dünki Selefi. Arap dünyasındaki liberaller de batının kafasındaki liberaller değil.. Herkes bir arayış içinde.. Toplum, aydınlar, siyaset adamlarının herkesin üzerinde uzlaştıkları tek bir formül var.. İslam ve ortak tarih.. Kör bir gelenekçilik de değil bu.. Ya da hamaset de değil..
Süreçte yer alan ülkelerdeki tartışmaların hasılası olan fikirler tek bir havuzda toplanıyor ve İslam süzgecinden geçiriliyor.. İslam tek çözüm ve hareketin evrensel, sosyolojik dayanağı ise Ümmet bilinci! Belki taşlar hemen yerli yerine oturmayacak ama, tarihin akış yönü belli..
Bana kalırsa Kürt sorununa ilişkin çözüm arayışları da aynı denize akacak.. Bunlar insanlık için, özellikle de İslam dünyası için model oluşturacak önemli çabalar..
Her şey konuşuluyor, İslam Sufi, Selefi ve Şii geleneği ile İslam dünyasının gündemindeki ana konulardan biri.. Aynı şekilde milliyetçilik, sosyalizm ve liberalizm de tartışma konusu.. Bugün bu tartışma ödünç kavramlar üzerinden yapılsa da, bu alanda ciddi bir arayışın olduğunu söyleyebiliriz.. Taşlar yerine oturuyor. Hayırlı gelişmeler inşallah bunlar. Selâm ve dua ile..