O Savcıyı Alın Kursa, 27 Mayıs Darbesini Ödev Olarak Verin!

Ali Karahasanoğlu – Yeni Akit
O savcıyı alın kursa, 27 Mayıs darbesini ödev olarak verin!
“Mesele sadece Gezi Parkı değil arkadaş, sen hâlâ anlamadın mı? Hadi gel.”
Kamuoyunun yakından tanıdığı bir tiyatrocu, bu mesajı atıyor, kendisini takip eden izleyicilere..
Bu mesaj ve benzeri birçok mesaj sonrasında..
Şu an itibari ile 6 kişi ölüyor..
Onlarca insan, sürekli uzuv kaybına maruz kalıyor.
200 trilyona yakın maddi hasar söz konusu..
Savcılığa şikayet ediliyor, halkı tahrik eden mesajlar..
Dün bir tanesi sonuçlanıyor..
Yukarıya alıntıladığım, M. Ali Alabora’nın mesajı ile ilgili şikayet.
Savcımız, “Sanık M. Ali Alabora, üzerine atılan ‘suç işlemeye alenen tahrik etme’ suçunu, attığı tweet ile işlemesinin mümkün olmadığı ve yine tweetin söz konusu suçu işlenmesi için elverişli olmadığı” diyerek, takipsizlik kararı vermiş!
Kararı veren savcının kim olduğunu bilmiyorum.
Hiç önemli de değil.
Önemli olan, bu “gerekçe” ile, o kararı vermiş olmak..
“Tweet ile ‘suç işlemeye alenen tahrik suçu’ işlenemez” diyor ya savcımız..
Bu savcımıza hatırlatalım, değil tweet atmak gibi aktif bir eylem ile..
Yeri gelirse, hiçbir şey yapmayarak bile, hem halkı alenen tahrik etme suçu işlenebilir.. Hem de adam öldürme suçu işlenebilir..
“Yok deve!” diyecekler çıkabilir..
Hiç teferruata dalmayalım..
Türk Ceza Kanunu 83. madde: “Belli bir yükümlülüğün ihlali ile ölüme neden olan kişi hakkında, temel ceza olarak ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası yerine, yirmi yıldan yirmibeş yıla kadar.. hapis cezasına hükmolunabileceği gibi, cezada indirim de yapılmayabilir.”
İstanbul’da görev yaptığına göre, savcımız büyük ihtimalle, eski ceza kanunu döneminde hukuk fakültesinden mezun olmuştur.
Ama mezun olduğu dönemde kalakalmış.
Yeniliklere gözünü kapatmış.
2005 yılında yürürlüğe giren yeni kanunla, “bir kişinin kurtarabileceği kişinin ölümüne seyirci olmasının dahi müebbet hapis cezası almasını gerektireceği”nden habersiz..
Habersiz ki, “Bir tweetle bir şey olmaz” diyor..
Ama görüyorsunuz işte..
Bir tweetle neler oluyor..
Bir tweetle insanlar sokağa dökülüyor..
Örneğin, “Akşam 21.00’de Taksim’deyiz” diyor..
Gösteriye kapalı alana, arkadaşlarını davet ediyor..
Akşam 21.00’de yasal gösteri mümkün mü?
Değil.
“O zaman, niye davet ediyorsun?” diye sormazsan, “Bir tweetle suç işlenmez” dersin tabii.
Ama bir tweetle..
İki tweetle, bakın 6 kişi öldü..
Onlarca insanın bir gözü yok..
Başbakan biraz dik durmasaydı, şimdi hükümet bile devrilmişti..
Ama savcımız, “Bir tweetle halkı alenen tahrik suçu işlenemez” diyor.
Peki sayın savcım, ne ile işlenir?
Söyle de bilelim..
Bu suçun adı, zaten “tahrik.”
Yani, karşındaki kışkırtma..
Zaten ya tweetle işlenecek. Ya maille.. Ya telefonda.. Ya yüz yüze..
Başka nasıl işlenecek ki, bu suç!
Ama kabahat o savcıda değil..
Adalet Bakanı’nda..
HSYK’da..
Alacaksınız o savcıyı hemen kursa..
“Gel bakayım, 27 Mayıs darbesinin nasıl gerçekleştiğini, darbe ortamının nasıl hazırlandığını, ev ödevi olarak hazırla, 10 gün sonra getir” diyeceksin..
İncelesin bakalım, 27 Mayıs darbesi nasıl olmuş..
O zaman tweet de yoktu..
Bugün her evde olan televizyon fitnesi de yoktu..
Telefon yoktu..
İnternet yoktu..
Yok oğlu yoktu..
Ama fısıltı gazetesi ile..
Bugün illegal basın konseyinin başkanlığına kadar gelen dinazorların “Üniversiteli gençler, kıyma makinalarında öğütülüyor” yalanı ile, halk ayaklandı..
Sonra da utanmadan çıkıp, “Halk Menderes’ten rahatsız” yaygarası koparıldı.
Uzatmaya gerek yok..
27 Mayıs’ın altyapısı, küçük küçük fısıltılardır..
Küçük küçük tahriklerdir..
Yine de tereddüt ediyorsa savcımız..
Sorsaydı Alabora’ya..
“Bu tweetteki ‘Anlamadın mı’dan kastın ne idi?”
Bakalım ne cevap veriyor? Ne ile izah ediyor, “Anlamadın mı?”yı..
Ben size söyleyeyim..
“Öylesine” diyecek..
O zaman da cevabı yapıştırırsınız: “Ulan köftehor, 11 kelimelik tweetinde, ‘hâlâ’ kelimesini doğru olarak şapkalı yazmışsın. Bu kadar özenli yazdığın bir tweette, öylesine ‘anlamadın mı?’ denir mi? Sen kendini akıllı, bizi aptal mı sanıyorsun? Yürüüü. Yürü de ense tıraşını görelim..”