Abdurrahman Dilipak

Abdurrahman Dilipak

Abdurrahman Dilipak – Yeni Akit

Paris’te son tango!

 

Bana kalırsa sürpriz yok. Beklenen oldu..
Birilerinin “barış” istemediği doğru. Birileri terörü bitireni bitirmek isteyecektir..
Bu işi tek başına PKK’nın kararı, BDP, KCK, Kandil’in kararı ile bitiremezsiniz.. Bu işin Media, Mafia, Sermaye, Siyaset, STK, Yargı içinde, dini grublar arasında Tarikat düzeyinde temsilcileri var.. Bu işin uluslararası uzantıları var.. Başta İsrail ve Suriye terörün bitmesini ister mi? ABD, İngiltere, Fransa, Almanya, Yunanistan, Ermenistan, Rusya.. Say sayabildiğin kadar..
Ama artık, bu işler eskisi kadar kolay olmayacak.. Artık bu iş için kolay adam bulamazlar. Türk halkı da, Kürt halkı da oynanan oyunun farkına vardı..
Paris’teki suikast konusunda farklı rivayetler var.. İç infaz görüşü ağırlıkta. Bu işi kim yaptı ise, süreci engellemek istiyor olmalı. Bu infazların arkası gelir.. Konuşmasından çekindikleri birilerini susturmayı deneyeceklerdir.. Dünki dostlar bu gün düşman olacaklardır.. Kendini ele vermesinden korktukları, dünki silah arkadaşlarını susturmak isteyeceklerdir.. Bu işler böyledir.
Apo da, Karayılan da, Behroz da, PKK da, BDP de “tamam! Bu iş bitti” dese bile, bu iş hemen bu günden yarına bitmeyecek. Bütün PKK’lılar pişman olsa, silah bıraksa, teslim olsa da, birileri bu markayı yaşatmak adına, bu marka etiketi ile, profesyonel adamları vasıtası ile nokta vuruşlar yapmaya devam edecekler..
Bana göre süreç doğru yönde ileri doğru gelişiyor.
Hemen şunu söyleyeyim ki, Apo ile görüşme başından beri kesintisiz sürdü. Bahçeli’nin telaşını, tedirginliğinin sebebi üzerinde bana kalırsa çok da kafa yormaya gerek yok!.. O bu işi biliyor olmalı. Zaten PKK bir derin devlet projesi idi. Evren de bilir bu işi. Evren’i ve damadını, kızını, o zamanki istihbarat şeflerini bu çerçevede sorgulamak gerek. Koman’ı da tabi.. 28 Şubat sonrasında Çevik Bir de konuşuyordu Apo ile. PKK kontrolden çıktıktan sonra da temas sürüyordu. Apo’nun Şam’da oturduğu dairenin altında da, üstünde de “iyi çocuklar” oturuyordu..
Bu gün Bahçeli’nin kucaklamak istediklerinin diğer sanık arkadaşları o günlerde Apo’ya karanfil veriyor, gerilla birliklerini denetleyip, PKK kamplarında strateji dersleri veriyorlardı. Bahçeli bütün bunları bildiği halde, neden bu gün böyle bir tepki veriyor, bunun cevabını vermek o kadar zor olmasa gerek..
Bahçeli, darbe sanığı generali kucaklayarak, kendini Kışanak’a benzetirken kucakladığı adamı ne duruma düşürdüğünün farkında bile değil sanırım. Öfke işte böyle, bazen aklı zail edebiliyor..
Tam da Ankara’da bu gelişmeler yaşanırken, 110 kişilik kalabalık bir grupla karakol basmaya gitme emrini verenlerle Paris’te tetiği çekenlere bu emri verenler aynı kişiler..
Sahi, bu suikast konusunda Fransız yetkililer ne diyor?
Yoksa bunlar söz mü dinlemediler.. Bu kişiler üzerinden birileri, birilerine “kızım sana söylüyorum, gelinim sen dinle” kabilinden mesaj mı vermek istedi.. Birileri “konuşurum” demiş olabilir mi?.. Birileri “çok şey bilen birileri”ni susturmak istemiş olabilir mi?
Sahi Kesire şimdi nerede, ne yapıyor, kimlerle beraber, ne düşünüyor? Niye susuyor! Onu kim koruyor.. Bundan sonra ne yapacak!
Sanırım bu saatten sonra MİT le ilgili Oslo süreci ile ilgili savcılıktaki soruşturma da önemini yitirmiştir..
Peki bu süreci engellemek isteyenler, görüşmeleri basına sızdıranlar, MİT’in bu operasyonunu engellemek için yargıyı harekete geçirmeye çalışanlar, bu konuyu siyasi polemik konusu yapanlar, halkı bu gelişmelere karşı infiale sevketmek isteyen politikacılar, gazeteler, gazeteciler kimlerdi?
Bana kalırsa taşlar yerinden oynadı.. Yeni bir süreç başladı. Bu konu ile ilgili olarak her an yeni sürpriz gelişmeler olabilir.. Bir çok ihtimalden sözetmek mümkün. Örgüt içinde bölünmeler olabilir. PKK dağılım, bir çok küçük örgüt ortaya çıkabilir. Bir çok bilgi de ortaya dökülebilir.. Konuşanlar, susturulanlar olabilir.. Ne olacaksa, yakında belli olur.. Ve bu saatten sonra bu işlerin eskisi gibi sürdürülmesi mümkün değil.. BDP de bu çerçevede kendini yeniden tanımlamak zorunda kalacaktır.. BDP de dağılabilir..
Hükümetin bu gelişmeler olurken, insan hakları ve hukuk devleti bağlamında açılımlarını sürdürmesi gerekir..
Hele şu Yazıcıoğlu davası bir açılsın. Hele şu 28 Şubat iddianamesi bir hazırlansın, görün, bakın daha neler olacak. Bu saatten sonra, bu davayı arama – kurtarma ile sınırlı ihmal ve kusurlardan ibaret bir dava gibi takdim etmek artık mümkün değil.. Kayıt dışı siyaset ve kayıt dışı ekonomi, Mafia davaları bu gelişmeler paralelinde yeni bir anlam ve derinlik kazanacak..
Yargıtay Savcılığı, “Dink suikasti” için örgüt var dedi. O örgüt nasıl bir örgüt, göreceğiz..
Paris’te yaşanan suikast olayı, süreci engellemeyecek, daha da hızlandıracak. Bu yaşanacak depremin öncüsü.. Dipten derin bir dalga için geri sayım devam ediyor..
Selam ve dua ile..

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir