Rabiatu’l-Adeviyye’de Bayram Namazı

0

Ahmet Varol – Yeni Akit

Rabiatu’l-Adeviyye’de Bayram Namazı

 

İslâm dünyasında bir askerî darbeye ve cuntaya karşı böylesine kararlı direniş ilk kez görülüyor. Darbeyi planlayanlar böyle bir direnişle karşılaşacaklarını muhtemelen tahmin etmiyorlardı. O yüzden 30 Haziran için planladıkları sivil darbe çağrılarına rağbetin arzuladıkları düzeyde olmadığını görünce silahlı güçleri devreye sokmakta tereddüt etmediler.
Askeri cuntayı çekilmeye zorlamak ve seçilmiş cumhurbaşkanının yeniden özgürlüğüne kavuşturulup görevinin başına dönmesine imkân verilmesini sağlamak için Ramazan ayını bazı yerlerde milyonları bazı yerlerde yüz binleri bulan kalabalıklarla geçiren kitleler bayram namazlarını da bu meydanlarda kıldılar.
En başta cuntaya karşı direniş ve dayanışmanın merkezi haline gelen Rabiatu’l-Adeviyye Meydanı oldukça görkemli bir kalabalığın oluşturduğu bir cemaatle bayram namazının eda edilmesine şahit oldu. Buradaki dayanışmayı gerçekçi gözlerle görebilenler ve okuyabilenler tarihte ilk kez böylesine büyük bir kalabalıkla bayram namazı kılındığı kanaatine vardıklarını dile getirdiler.
Toplanan cemaat havadan araçlarla gözlendi ve gerçekten muhteşem bir kalabalığın oluştuğu dile getirildi. Toplananların sayısının birkaç milyona vardığı kesindi. Haber kaynakları içinde sayıyı yedi milyon olarak verenler vardı. Ama böylesine büyük bir kalabalıkta kesin rakamı tahmin etmek elbette mümkün olamaz.
Cuntaya karşı tavır amacıyla belirlenen dayanışma meydanı sadece Rabiatu’l-Adeviyye Meydanı’ndan ibaret değildi. Başkent Kahire’de ve ülkenin daha başka şehirlerinde de bu yılın bayram namazları çoğunlukla askeri cuntaya karşı dayanışma meydanları olarak belirlenen alanlarda kılındı ve hepsinde büyük kalabalıklar toplandı. Böylece bu meydanlarda bayram namazı için toplanan cemaatler aynı zamanda gayri meşru cuntaya karşı da dayanışma eylemi gerçekleştirdiler. Bu kitleler gayri meşru cuntaya razı olmayacaklarını ve Hüsni Mübarek diktasına karşı kazanılan halk zaferinin geri alınmasına izin vermeyeceklerini ilan ediyorlardı.
Şimdi cunta her şeye rağmen silahın gücünü kullanarak bu meydanları dağıtmakta ısrarlı olduğunu ilan etmek suretiyle yine tehdit siyasetinden yararlanmaya çalışıyor. Fakat meydanların boşaltılması için güce başvurulması cuntanın oturması ve direnişin durdurulması anlamına gelmeyecektir. Meydanları boşaltmaya zorlanan kitleler caddeleri ve sokakları doldurarak diktanın geri gelmesini kabullenmediğini haykırmaya devam edecektir. Bu gerçeği cuntaya açıktan destek veren bazı dış güçlerin fark etmeye başladıkları hissediliyor. Ama cuntacılar suçlu olduklarını bildikleri için sahayı terk etmelerinin, bu suçlarından hesaba çekilme sonucu doğurmasından korkuyor ve bunu kendi açılarından intihar gibi görüyorlar. O yüzden dönüşü olmayan bir yola girdiklerini düşünüyor ve güç yetirdikleri kadar karşı tarafın bileğini ısırmaya devam etme ihtiyacı duyuyorlar. Kendileri teslim olmadan karşı tarafı teslim olmaya zorlamaları durumunda bu oyunu kazanabileceklerini ümit ediyorlar. Kendilerinin ellerinde silah olmasına ve bu silahı herhangi bir ahlâki ölçü dahi tanımadan kullanma imkânına sahip olmalarına, ayrıca bu silahı Baas rejiminin Şebbiha çeteleri gibi kullandıkları Baltacılarla güçlendirmelerine rağmen karşı tarafın silah kullanmamayı bir prensip olarak koruma ihtiyacı duymasını da kendi açılarından bir avantaj olarak görüyorlar.
Cunta güçleri Ramazan’da gerçekleştirdikleri saldırıları ve namaz esnasında gerçekleştirdikleri katliamları hesaptan saymadıkları için yaptıkları tehditlerde “Ramazan mübarek günlerdi, o yüzden bir şey yapmadık ama artık meydanları dağıtmakta kararlıyız” türünden tehditlerde bulunuyorlar. Kendilerinin seçilmiş, meşru yönetimi iktidardan uzaklaştırmak için bütün hukuk sistemlerinin ve insanlığın reddettiği askeri darbe metodunu kullandıklarından dolayı bulundukları konumda gaspçı durumunda olduklarını ve karşılarına çıkan kitlelerin meşru haklarını aradığını dile getirmek işlerine gelmiyor tabii.
Bir tarafta silahlarına mermi dolduran güçleriyle kitleleri tehdit ederken bir taraftan da silahlarına yalan haber doldurup etrafa savurmak suretiyle cephede savaşan medya organlarını arkalarına alarak halkın meşru direnişini töhmet altına sokmak istiyorlar.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir