Savcının Eşine de, İnsani Vazifeni Yapmış Mıydın Hüseyin Efendi?
Ali Karahasanoğlu – Yeni Akit
Savcının eşine de, insani vazifeni yapmış mıydın Hüseyin efendi?
Ağustos 2012’de PKK’lıların dağa kaçırdığı CHP milletvekili Hüseyin Aygün, PKK kurucusu Sakine’nin ailesine taziye ziyaretinde bulunmuş.
Ne var bunda?
Bir şey yok.. Kaçırılan; kaçıranlara ömür boyu düşman olacak değil tabii ki.
“Taziyede bulunmak” da, bir “insani vazife”dir, ne de olsa!..
Öyle diyor, askerler katledilirken, kimseye taziye ziyaretinde bulunmayı akledemeyen sahte hümanistler!..
Ankara’dan kalkıp, Paris’e kadar gidiyorlar..
Sonuçta “insani vazife” imiş!..
Sevsinler sizin “insani vazife”ye hassasiyetinizi..
İnsani vazifede bulunduğunuz şahıslar, her gün insan katlediyorlar!
Ona ne buyuruyorsunuz?
O ayrı konu..
“İnsani vazife” mavalını üretirken, Mevlana’yı örnek alıyorlar.. Hoşgörüde sınır tanımıyorlar..
Sıra PKK’nın vurduğu askere-polise gelince, “çalışmalar çok yoğun” bahanesi ile, ortalıktan toz oluyorlar..
“İnsani vazife” anlayışları, sadece PKK’lılar için..
Asker küçük bir hata yaparsa.
İşte o zaman hoşgörü-moşgörü kalmıyor..
Sittin sene, intikam davası gözetiyorlar..
Madımak olaylarında, sorumlu gibi gösterilen Belediye Başkan Yardımcısı’nın, mezarını açtırıp, bir değil, iki defa otopsi yaptırmaya kalkışıyorlar.. Bırakın o kişinin ailesine “insani vazife” kapsamında taziyede bulunmayı..
Bir de mezarını açtırıyorlar, sırf taciz etmek için..
Böyledir bunlar..
“İnsanlık” ayaklarına yatarlar. “İnsanlık dışı tavırlar”ı bile sergilerken..
“Taziye ziyareti” dedikleri olay, hani yollarının üstündeki bir yerde yapılmış olsa, “Geçerken iki dakika uğradık” derler, biz de inanırız!
Taaa Paris’lere uçuyorlar, beylerimiz..
Elinde silah ile boy fotoğrafı veren teröriste değil de, dağa hiç çıkmamış olan bayanın ailesine ziyarette bulunsa..
“Canım o da duyarlılık göstermiş. Eli silahlı olana; PKK’nın kurucusu olana gitmemiş” diyeceğiz.
Hayır, inadına inadına yapıyor..
Paris’te öldürülen üç bayandan, PKK’lı kurucunun ailesine taziye ziyaretinde bulunuyor Hüseyin Aygün.
Maaş aldığı devletin; polisini-askerini katleden örgütün kurucusu için, Paris’lere kadar gidip, taziyede bulunmak, nasıl bir duygu, anlamak mümkün değil.
Milletvekili olduğu Tunceli’de, geçtiğimiz aylarda öldürülen savcının eşine “taziye ziyaretinde bulunmuş mudur?” diye sormayın, CHP milletvekiline…
Telefon bile etmemiştir.
Etmesine gerek yok zaten.
Taziye, “insani vazife” olarak gösterilse de.
Savcının taziyesi için, akıllarına hiç gelmez, “insani vazife.”
Başbakan CHP milletvekilini eleştirip, “Pervasızlık” deyince de..
Veryansın başlamış.
Birlikte okuyalım, kısa süre önce, PKK’lıların yalancıktan kaçırdığı, son taziye ziyareti ile gündeme gelen Aygün’ün söylediklerini: “Sen bu kafayla Kürt sorununu çözmeyi bırak, örgütü bile silahsızlandıramazsın; bir de hiç utanmadan ‘anaların gözyaşından’ dem vurursun; senin için Dersimli, Diyarbakırlı, Elbistanlı analar ana değil tabi..”
Gelin, bir samimiyet testi yapalım..
Başbakan için, gerçekten Dersimli, Diyarbakırlı, Elbistanlı analar, ‘ana değil’ mi, bir bakalım..
Ne yapmış Başbakan Dersimli analar için?
Daha ne yapsın?
Herkesin adını etmekten bile tir tir titrediği 1930’ların Dersim katliamını kınamış..
Dersimli Hıdır Öztürk’ün, “Kızımı Jitem öldürdü” diye suçladığı 1990’ların askerlerini, yıllar sonra yargı önüne çıkartacak adımları atmış.
Dersimli analar için, Diyarbakırlı analar için bir şey yapmıyorsa Başbakan, Cemal Temizöz, ne için yargılanıyor şu an?
Türk analar için mi yargılanıyor?
Söylesin CHP milletvekili Aygün..
Kendi partisinin iktidar ortağı olduğu 1991-1995 döneminde faili meçhullere giden Güneydoğulular, bugün katillerinden hesap soruyorlar..
Daha ne yapacak, Başbakan? Daha ne yapacak, Dersimli, Diyarbakırlı, Elbistanlı analar için?..
Şöyle söyleseydin, belki bir anlamı olurdu: “PKK’lıların anaları için ne yapıyor Başbakan?”
Bırak da onu, PKK’lıların anaları söylesin.. Onlar, kendi çocuklarının hatalarını bilip, susarlarken.. PKK’lıların avukatlığını yapmak, devletten maaş alan milletvekiline mi kalıyor?