Yeni Bir Zamana Doğmak
Abdurrahman Dilipak – Yeni Akit
Yeni bir zamana doğmak
Hicri 1434. yılınız mübarek olsun..Yeni bir yıla doğduk..
Bir ay, bir buçuk ay sonra da miladi takvime göre yılbaşı.
Aralık sonunda da Maya takvimine göre dünyamız yeni bir evreye girecekmiş..
Sonuçta, aslında evrenin derinliklerinde her şey tayin edilen ölçüler içinde kendisine çizilen rota üzerinde akıp gidiyor..
Bütün bu hesaplar bizim algı dünyamızla ilgili..
Biz zamanı ölçerken, güneşe ve aya ait iki parameter kullanılıyoruz..
İkisinde de hafta 7 gün ve gün 24 saat. Aslında günün uzunluğunu, saatin uzunluğunu, dakikanın, uzunluğunu yeniden düşünebiliriz. Bunlar bizim hesaplamalarımız.
Ay ve Güneş; Allah’ın iki şeairidir.
Doğu da batı da Allah’ındır..
Biz yıllık ibadetlerimizi Ay’a göre, günlük ibadetlerimizi Güneş’e göre yaparız.
Hıristiyanlar yılı Güneş’e göre, biz Ay’a göre tanımlarız.. Bu farklılığa Şemsi-Kameri farklılığı diyoruz.. Osmanlı geniş bir coğrafyaya yayıldığı için, her iki takvim yanında bir de “Şemsi Kameri adını verdiği, Rumi takvim kullanılıyordu..
Saat da ezani ve vasati diye iki ayrı saatti mesela..
Batı takvimi Gregoryen adı ile biliniyor. Kilisede şekillendirilen yapma bir takvim.. Hilali gözlemeye dayalı takvim ise daha doğal..
Miladi takvim, adından da anlaşılacağı gibi başlangıç olarak Hz. İsa’nın doğumunu başlangıç olarak alır. Hicri takvim adından da anlaşılacağı gibi Hicreti.. Bu da dini kaygılarla seçilmiş günler olmakla birlikte, başlangıç itibarı ile vahyi bir temele dayanmaz..
Miladi takvimde 12 Ay, Ocak Şubat, Mart, Nisan, Mayıs, Haziran, Temmuz, Ağustos, Eylül, Ekim, Kasım, Aralık gibi, yarıdan çoğu İbranice, Latince, Süryanice kelimelerden oluşur. Hicri takvim, Muharrem, Sefer, Rebiül Evvel, Rebiül ahir, Cemaziyel evvel, Cemaziyel ahir, Recep, Şaban, Ramazan, Şevval, Zilkade, Zilhicce’den ibarettir ve bu ayların yarıdan fazlası Recep, Şaban, Ramazan, Muharrem gibi insan isimlerinden ve tekrarlanan kelimelerden oluşur..
Zaman tanımı tamamen astronomi ve dünya ilgisi, yıldızlar bilimi ile ilgilidir.. Ay ve güneş, sadece gün ve yıl algımızı değil, mevsim algımızı da belirler. Dünyanın bu yıldızlara göre hareket ve pozisyonu, atmosferi, canlı hayatı, tabiat olayları dediğimiz her şeyi doğrudan etkiler..
Allah, zamana ve mekana yemin etmiştir. İbadetlerimiz zaman ve mekanla mukayyettir.. İbadet ederken yönümüzü kıbleye dönmemiz gerekir. Bu iki şart, Müslümanları astronomi, matematik ve geometri alanında, dünya algısı alanında önder yapmış ve ilimlerin doğup gelişmesinde büyük katkı sağlamıştır..
Unutmadan söylemeliyim, bu ayda oruç tutmak efdaldir.. Bugün aynı zamanda 1988’de Bağımsız Filistin devletinin kuruluş günüdür. Aynı şekilde 1983’de de Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti kuruldu. Ve tabii bu iki gün Miladi takvime göre.
Yarın da Muhiddini Arabi hazretlerinin vefat günü (1240) ve haşeratın gizlenme günü.. Böcekler için uzun uyku dönemi yarın başlıyor..
Bugünlerde çokça namaz kılıp, dua edelim inşallah.
Hicret biliyorsunuz Miladi 622 yılında gerçekleşti. Peygamberimiz 53 yaşındaydı ve peygamberliğinin 13. Senesi idi.
Bu müddet içinde Müslümanlara yapılan zulüm ve baskı, dayanılmaz boyutlara ulaştığından dolayı dualarla beklenen hicret izni nihayet çıkmıştır.
Aradan 1434 yıl geçmiş. Sanki bugün 1 milyar 434 milyon kişi peygamberin açtığı yoldan yürüyor gibi..
Bundan sonra hem sayısal olarak çoğalmak hem de derinlik kazanmamız için, siyaseten, kültür olarak, ahlaken ve iktisaden yeni bir hamleye muhtacız.
Biz alemlere rahmet olarak gönderilen bir peygamberin ümmetiyiz. Unutmayalım ki, yer yüzünün bütün açları ümmetin yetimidir.
Allah bizi mallarımız, canlarımız, sevdiklerimizle, kimi zaman artırarak, kimi zaman eksilterek imtihan edecektir.. Ediyor da. Gün döndüç. Bugün iktidar ve servetle imtihan ediliyoruz.
Parayı harcamak, iktidar gücünü kullanmak, onları elde etmekten daha kolay değildir.
Şeytan yine boş durmayacak..
Herkes soruyor, “ne oluyor, nereye gidiyoruz?” diye..
Bir şey olduğu yok yahu! İmtihan oluyoruz. Eceli gelmeyen kimse ölmeyecek.. Her şeyin vakti-saati var.. Akacak kan damarda durmayacak.
Bize düşen, adaletten, barıştan, özgürlükten yana, daha doğrusu HAKtan yana tavır koymak. Böyle yaparsanız, sonuç ne olursa olsun, siz kazanacaksınız. Eğer böyle yapmamışsanız, sonuç en ideal şekli ile de tecelli etse, siz yine kaybedenlerden olacaksınız..
Haşa, ne Allah’ı bir işe mecbur edebilirsiniz, ne de O’nun yetmeyecek gücüne güç, yetmeyen aklına akıl, yetmeyecek parasına para yetirecek değilsiniz (Haşa). Allah bir işi murat ettiğinde onun için bize muhtaç değil. O, “ol” der ve o olur. O, olacak işin esbabını da kendisi halkeder..
Biz kendi işimize bakalım.
Hicri yeni yılınızı tebrik ediyorum.
Selâm ve dua ile..