Abdurrahman Dilipak – Yeni Akit
Gel de sus!
Yiğitler, liderler er meydanlarında belli olur.. Onlar krizleri aşarak kendi kimlik ve kişiliklerini üretirler.. Onun için her kriz aynı zamanda bir fırsattır..
Ve Türkiye bu anlamda bir fırsatlar ülkesidir..
Krizden şikayet etmek değil, Allah’tan o krizleri aşmak için güç ve yardım istemek gerekir..
Her güçlükten sonra bir kolaylık vardır..
Aslında Türkiye’de kriz üretim merkezleri vardır.. Rahat birilerine batıyor sanki.. Birileri terörün bitmesini istemez mesela.. Birileri bulanık suda balık avlamayı sever. Birileri puslu havayı sever..
Birileri neden işçilerin sokağa çıkmadığını düşünür. Neden üniversitelerde daha fazla olay olmuyor, mesela.. Neden piyasada kriz çıkmıyor?..
Donanmadan bir istifa haberi geldi, birileri başka istifalar da bekliyorlar.. Hani kuvvetlerden birinde komuta krizi yaşansa sevinecekler.
Hele Esed bir kimyasal füze fırlatsa Türkiye’ye, hele Patroitlar çalışmasa ne kadar mutlu olurlar Allah bilir..
Her şeye rağmen sabretmeyi bilmemiz gerek..
Her zaman aynı şeyi söylüyorum ve söylemeye devam edeceğizm: Bize hayır gibi gelen şeylerde şer olabileceği gibi, şer gibi gelen şeylerde hayır olabilir..
Daha dün, İmam-Hatipliler üniversiteye girebilseler, şu başörtüsü sorunu çözülse sorunların büyük bir bölümü çözülmüş olacak diye düşünüyordu, bugün şikayet edenlerin çoğu. İmam Hatiplerin üniversiteye girmeleri önünde engel yok artık. Başörtüsü sorunu da sadece üniversitede değil, büyük ölçüde kamuda da çözüldü.
Şimdi Anayasayı bekliyoruz, terörün bitirilmesi, Ergenekon, Balyoz, 28 Şubat davası gibi davaların açılıp sonuçlandırılmasını ve darbeler döneminin artık sona erdirilmesini istiyor insanlar.
Yakın bir gelecekte bunlar da gerçek olacak, göreceksiniz yine şikayetler bitmeyecek. Yeni komplolar üretilecek..
Aslında şunu unutmamamız gerek: Allah bizi mallarımız canlarımız ve sevdiklerimizle, kimi zaman artırarak, kimi zaman eksilterek imtihan edecektir.. Bu kıyamete kadar hep böyle olacak.. Dertler de bitmeyecek, umutlar da..
Allah servet ve iktidarı halklar ve ülkeler arasında evirip çevirecektir. Kazananlar gün gelecek kaybedecek, kaybedenler ise kazanacaktır.. Bir şeylere sahip olurken, bir başka şeyi kaybeder insanlar bazan.
Herkes Hz. Süleyman’ın gelmiş geçmiş bütün zamanların ve gelecek zamanların en zengin kişisi olduğunu bilir de, çocuğu olmadığını bilmez..
İnsanlar böyledir. Çocuklarının Yusuf gibi olmasını isterler ama, Yusuf’un başına gelenlerin onun başına gelmesini istemezler. Peki o zaman nasıl Yusuf olunacak..
Bazı insanların içinde bir sıkıntı vardır. Sürekli şikayet ederler. Ne kadar çok şeye sahip olurlarsa, sıkıntıları bir o kadar artar! Sabretmeyi, şükretmeyi bilmezler..
Hep bir kurtarıcı beklerler. Oysa öyle bir kurtarıcı yok.. Aslında herkes için ancak yaptıklarının karşılığı vardır. Onlar kendi haklarında hükmü değiştirmedikçe, Allah onlar hakkındaki hükmünü değiştirmeyecektir..
Babanız peygamber olsa gelse, size kurtaramaz! Onların kurtarıcı güçleri yok, Onlar sadece kurtuluşa çağırırlar.. Kimse gaybın bilgisine sahip olamaz.. Rızık, ecel ve kader kimsenin yetkisinde değildir, Allah’tan başka!
Unutmamak gerekir ki, Allah cahil ve zalim bir topluluğa hidayet nasib etmez..
Bizim en büyük düşmanımız nefsimizdir. Başımıza gelenler kendi yaptıklarımızın karşılığıdır..
Ve yine unutmamamız gerekir ki, başımıza gelen her şey Allah’ın bilgisi ve iradesi dahilindedir..
Önümüze çıkan bütün zorluklar, imtihanımızın gereğidir..
Asra ve arşa yemin eden Allah, (cc) bizim ellerimizle zalimleri cezalandırmak ve mazlumlara yardım etmek istemektedir. Bizim yaşadığımız zamana ve mekana tanıklık etmemizi istemektedir.. O, yeryüzünü bize mescid kılmak, inananları yeryüzüne varis kılmak istemektedir, ama saflarımız bir olursa, işlerimizi bilenlere emanet eder, istişare ve şûra ile hareket edersek, ihtilaf ettiğimizde hakeme gidersek..
Karanlık aydınlığın yokluğudur.. Karanlığa küfretmeyi bırakıp bir mum yakma zamanıdır şimdi.
Selâm ve dua ile..