Hızlı Adımlarla
Abdurrahman DİLİPAK-Yeni Akit 17/9/2012
Hızlı adımlarla
Dünyada, bölgede, Türkiye’de politik süreç hızlandı..
Bugün için bölgede en kritik sorun Suriye.
Suriye sorununun çözülmesi, bütün sorunların çözülmesi anlamına gelmiyor elbette. Ama Suriye sorunu bölgedeki sorunların çözümü için engel teşkil ediyor. Bölgede gündemin akışkanlığını sağlayan bir damar tıkanıklığı gibi.
Krizi uzun ömürlü kılmak için direnen iki ülke var: Rusya ve İran.
Krizden en çok yararlanan ülke ise İsrail..
Irak yönetimi yangına körükle gidiyor..
Suriye rejiminin düşmesi ile en çok kayba uğrayacak olan ülke İran ve İsrail. Biri müttefikini kaybetmiş olacak, diğeri çevresinin kuşatıldığını düşünecek..
PKK, krizi fırsata dönüştürme çabasında.. Suriye ve İsrail ikisi birden PKK’ya ellerinden gelen desteği veriyorlar. Hatta Suriye ve İsrail cephesi, Türkiye’ye karşı örtülü bir savaş veriyor.. PKK da bu cephenin tetikçiliği rolünü üstlenmiş durumda..
Dün ABD’den üst düzey askeri yetkililer Ankara’daydı.
Tabii ki gündem Suriye, PKK ve Irak’tı.
Ankara, Washington’dan daha net bir tavır bekliyor..
Obama’nın seçim başarısı, bölgedeki gelişmelere bağlı.
İsrail, İran ve bölgeye karşı ABD’ye emrivaki yapma çabasında.. İsrail yönetimi, ABD yönetiminin kendisi için savaşa girmesini istiyor adeta.. Amerikan yönetimi ise İsrail’in tavrından rahatsız. Obama İsrail’i tatmin edemeyeceğinin farkında.. İsrail’in taleplerine evet demenin Türkiye’yi, Mısır’ı, bütün İslam ülkelerini kaybetmek demek olduğunu biliyor.. Onun için ihtiyatlı bir politika izlemeye çalışıyor..
ABD, hem İsrail’i, hem de bölgedeki müttefiklerini kaybetmek istemez. Hele hele hem Türkiye ve hem de Mısır’ı karşısına almak istemez. Bu seçim öncesi tam bir felaket olur..
Türkiye, Kurban bayramından önce, kar-kış gelmeden, hem Suriye sorununu, hem de PKK sorununu çözmek istiyor.. Amerikalılar ise, hem Irak hem Kürtler, hem de Ön Asya’daki gelişmeler konusunda Türkiye ile bir “ortak anlayış çerçevesi” çizme çabasında..
Türkiye’nin batı ile de böyle bir “ortak anlayış çerçevesi” sorunu var.. Başbakan Bosna’da, “Biz elli yıldır kapıdayız, Bosna Türkiye’den önce AB’ye girer” derken aslında bu “ortak anlayış” konusuna bir gönderme yapıyordu sanki..
Türkiye’nin ve batının korku ve umutları farklı.. İki farklı medeniyetin genlerinden kaynaklanan bir sorun var..
Öyle anlaşılıyor ki, batının İslam alerjisi, Siyonist ve faşist, egosantrik siyaset anlayışından kaynaklanıyor. İslami fobi de aynı gerçeklerden kaynaklanıyor..
Türkiye’nin de, ABD’nin ve AB’nin de artık bir karar vermesi gerek..
Türkiye ve Mısır’a rağmen batının bir politika geliştirmesi mümkün değil.. Batının başka bir alternatifi yok. Tek bir alternatifi var, o da nerede duracağı belli olmayan, bölgeden başlayıp dünyaya yayılacak bir savaş.
Bu savaş ilk önce de İsrail’in sonu demek olur..
Sonuç: Bölgede siyaset tabii mecrasında devam edecekse, Suriye’deki tıkanıklığın giderilmesi gerek. Eş zamanlı olarak da PKK’nın bitirilmesi gerekiyor.
Son günlerde Irak ve Suriye sınır bölgesine kaydırılan askerler Ankara’dan emir bekliyorlar..
Kandil her an vurulabilir.. Fehman Hüseyin her an ölü ya da diri ele geçirilebilir..
Esad düşebilir ya da her an kaçabilir..
Bunun geri dönüşü yok..
Suriye sonrası İran ne yapacak merak ediyorum, doğrusu.. Ahmedinejad tekrar aday olmayacak. Yeni İran yönetimi kimlerden oluşacak ve nasıl bir politika değişikliğine gidecekler o da belli değil..
Suriye ve PKK’nın akıbeti belli olduktan sonra Irak konusunda yeni bir süreç başlayacak. Belki de İran’ı ve mevcut Irak yönetimini en çok rahatsız eden durum da bu..
Bu süreçte PKK’nın derin bağları da ortaya çıkabilir. MİT’in faili meçhullerle ilgili TBMM’ye gönderdiği bilgiler, bu anlamda ilk işaret sayılabilir.
PKK’nın saldırılarına hız vermesi de bu gerçeklerle ilgili..
Gelecek günler, önemli gelişmelere gebe.
Selam ve dua ile..