İran Derin Devleti
Abdurrahman DİLİPAK-Yeni Akit 04/9/2012
İran derin devleti
“Doğuda İran ajanları yakalandı” haberini okuduk geçen gün basında..
İran istihbaratının Türkiye’ye ilgisi yeni değil.. MİT de devrimden sonra İran’ı yakın takibe aldı..
İran, silah, altın, uyuşturucu trafiğinde de özel ve önemli bir yere sahip. Daha önce rejim ihracı sebebiyle yakın takip altındaydı, bugün ise başka nedenlerle..
İran’da her ülkenin istihbaratı var. İran da her yere yetişmeye çalışıyor..
Ahmedinejad 300 milyonluk bir İran’dan söz ediyor ama, çok zor.. İran’da gençlerin ve ailenin durumu çok kötü.. İnternet geleneksel kültürü ciddi anlamda zorluyor..
Şah zamanında bölgede ABD istihbaratının paralelinde ciddi bir istihbarat yapısı vardı.. Devrimden sonra bu yapı dağıldı.. ABD, Batı ve İsrail istihbarat faaliyetlerini halkın mücahidleri, şah yanlıları, eski SAVAK ajanları üzerinden sürdürmeye çalıştı..
Aslında şah döneminde SAVAK ajanları, Türkiye’deki özel harp operasyonlarında da kullanılıyorlardı.. 12 Eylül öncesi, mesela 1 Mayıs eyleminde SAVAK Taksim’deydi.. Maraş olayında Muhaberat’ın adamları da devredeydi..
Humeyni sonrası, İslam birliği temelinde daha ideolojik bir genişleme siyaseti izlendi..
Rafsancani dönemi ve Oliver North olayından sonra İran’ın siyaseti tamamen rasyonel, pragmatik bir temele oturdu.. Rafsancani, uluslararası referansları dışında olaylara bakış açısı itibarı ile bizim Özal’a benzeyen biri..
Rafsancani döneminde iyi giden Türkiye ilişkileri bir anda bozuldu ve Ermenistan’la yakın ve sıcak ilişkiler kuruldu. Ardından Rusya ile.. İran’da basıldığı öne sürülen dolarlar Ermenistan üzerinden Rusya’ya ve oradan Avrupa’ya gitti.. Rus mafiası ve oligarklarının ilk uluslararası finansal operasyonları da bu dönemde başladı.. ABD dolarları durup dururken değiştirmedi yani.. ABD de bunu fırsat bilip, off shore’lardaki kayıt dışı kara paraları ve sırdaş hesapları terörle ve mafia ile ilişkilendirerek el koydu ve kimsenin de buna sesi çıkmadı.. İran da istediğini aldı, Amerika da.. Bu işten Ruslar da kârlı çıktı, Çin de, Almanya da..
İran, Gorbaçov sonrası Rusya’dan kaçan Rus-Kazak-Azeri bilim adamlarını ülkesine davet etti. Türkiye’ye gelen birçok Rus bilim adamı da daha sonra İran’a gitti.. Rusya bir yandan Çin’le iyi ilişkiler kurarken, öte yandan Almanya’yla iyi ilişkiler kurdu ve adeta Doğu Alman sanayisini satın aldı..
Rafsancani bu operasyonlara yöneldiğinde, Rehberlik, Kum, Meclis, Devrim Muhafızları ve Bazar kendi başına özel yapılar haline geldi sanki.. Gorbaçov şimdi batıya daha yakın ve Bazar üzerinde etkili bir isim..
Rehberlik, İmam Humeyni’nin İslam Birliği önceliği yerine sanki Şii dünyasının birliğini öncelemeye çalışıyor.. İslam Birliği ve Tagrib fikri Kudüs’le özdeşleşiyor, ancak Filistin hareketinin Arafat sonrası, Hamas’la birklikte İslami bir kimlik kazanmasının ardından Hizbullah temelli bir aksiyona dönüşüyor..
Rehberlik, Kum’daki güçlü Ayetullahları Tahran’a çekerek, aslında sanki Kum’un gücünü ciddi anlamda azalttı.. Oysa Humeyni döneminde Kum çok daha güçlü idi.
Devrim Muhafızları bugün, gelenekçiler ve gençler olarak iki ayrı kampa ayrılmış durumda.. Bir de Huccetiye çıktı şimdi. Aslında 1953’lerde başlayan bir akım. İmam Humeyni döneminde yasaklanmış ama bugün Ahmedinejad üzerinde etkili esoterik bir akım. Zaten esoterizm olmadan derin yapılar oluşturulamıyor sanki..
Tahran’ın nükleer programı sebebi ile iktidar hem uluslararası ilişkilerde, hem de güvenlik politikaları ile adeta ülkeyi olağanüstü hal şartlarında yönetiyor.. Ahmedinejad’ın kendine has dini yorumları ile aslında İran aynı zamanda teolojik bir krizin eşiğinde..
Ahmedinejad Kudüs, İsrail ve nükleer programı iç politika açısından olağanüstü uygulamalar için bir enstrüman olarak kullanma eğiliminde.
İsrail hükümeti de İran karşıtlığını ve İran’ın nükleer programını, kendi iç politikasına dönük olarak kullanıyor..
Ahmedinejad’ın derin ajandasında Arap-Fars, Şii-Sünni rekabeti yanında, İran’daki kayıt dışı ekonomi ve kayıt dışı siyaset planları var.
İran’ın çok büyük bir kayıt dışı parası olduğu biliniyor.. Ve bu para tek bir merkezin kontrolünde de değil.. Her kurumun ayrı bir bütçesi var.. Ve ülkede kollektif bir denetim mekanizması da ne yazık ki yok.. Kurumlararası hiyerarşi açısından da sorunlu bir süreç sözkonusu..
İran’da tek bir derin devlet de yok.. Bu da işi daha da içinden çıkılmaz bir hale getiriyor.. İran’dan bir kesim Türkiye’ye karşı şahin kesilirken, başka bir kanat yakın, sıcak ve ileri ilişkiler için devreye girebiliyor.. Acem politikacılar bu konuma acemi değil ama, çok kolay ray da değiştirebiliyor. Çünkü çok fazla belirsizlik, etki odağı sözkonusu..
İran’da bu işler kriz ortamında bir şekilde götürülüyor. Ama asıl problem işler normalleşmeye başladığında ülke çok ciddi sorunlarla karşı karşıya kalacak.. İşin daha da vahim yanı, bu disiplinin sağlanmasının gecikmesi ile risk her gün biraz daha artarak büyümeye devam ediyor.. Aslında iktidar ilişkileri açısından İsrail’de de benzer bir sorun yaşanıyor..
İran için çevresindeki tehditlerin artması ve kriz değil, bugün en büyük tehdit sanki normalleşme gibi algılanıyor.. Oysa ertelenen kriz, felaketi büyütmekten başka işe yaramıyor.
İran çok geç olmadan kendi gerçeği ile yüzleşmek zorunda. Yoksa yarın çok geç olabilir.
Yeni İran yönetimi bugün CHP ve Ergenekon için yeni müttefik adaylarından biri olma yolunda emin adımlarla ilerliyor sanki. Gerçek İran bu değil.
Selam ve dua ile..