Kıyamet Bereketi
Abdurrahman Dilipak – Yeni Akit
Kıyamet bereketi
Kıyamette güvenli yer yok da, Kıyametten önceki son savaşta en güvenli yer neresi olacak. Nerede toplanacak insanlar?
Bizimkilere gore son savaşın adı “Melhame-i Kübra”, Hıristiyanlara göre bu savaşın adı “Armagedon” olacak!
Bu işe Mehdi-Mesih inancını da eklerseniz hesaplar çok karışık.
Armagedonculara göre güvenilir belde Kudüs, Hatay ve 7 kiliselerin bulunduğu Ege bölgesi. Basında yer alan haberlere göre bu bölgede Turizm bereketi yaşanıyormuş.. Tası tarağını toplayan bu bölgeye koşuyor..
Sadece Ephesos, Selçuk, Şirince beldesi değil. İzmir (Smyrna), Bergama (Pergamon), Salihli (Sart-Sardes) Efes, Meryemana, Philedelphia, (Alaşehir-Manisa), Laodikeia (Denizli). Bunlar Yuhanna vahyinde adı geçen 7 kilise.. 7’si de Hıristiyanlığın yayılması ve kıyametle ilişkili.. Her kilisenin ayrı bir meleği vardır ve 7 kilise yedi görevin mührünü taşımaktadır..
Modern hıristiyanlık Hz. İsa’ya nisbet edilse de aslında o Pavlus’un dinidir.
Daha önce bir Roma komutanı olarak İsevilerle savaşan Saul (Pavlus) Hıristiyanlığı kabul ederek Aziz Pavlus (St.Paul) adını aldı. Dışarıdan bunu başaramayacağını anlayınca, baş havari Petrus’a giderek, aralarına katılıp hıristiyan olmak istediğini söyledi.. Petrus onu bağışladı ama günahlarının kefareti olarak İncil’i tebliğ etmesi için Roma, Doğu Avrupa ve Anadolu’ya uzun gezilere yolladı. Pavlus yaptığı gezilerde Kudüs’ten çok kendisine bağlı Pavlik kiliseleri oluşturdu, Petrus’a rağmen sünneti ve domuz yasağını kaldırdı, Tebliğ ettiği toplulukların geleneklerine dokunmadan, onları Hıristiyanlığa dahil eden bir yorum geliştirdi. Teslis (üçleme) inancının yerleşmesini sağladı. Roma’ya yaptığı son gezisinde başı kesilerek öldürüldü.
Hıristiyanlığı yahudilerin dışındaki milletlere de yaymak için çıktığı yolculukların ikincisi ve sonrasında kurduğu ilk kiliseler Anadolu’dadır. Bu kiliseler İncil’de ‘7 kilise’ olarak geçer.
Sanıldığı gibi, diğer meşhur kiliseler değil, bu 7 kilise Hıristiyanlık için özel bir anlam taşır ve Kıyametle ilişkilendirilir.. Ötekilerin çoğu tarihi, turistik şeyler, ama bu kiliselerin Teolojik bir anlamı var.
Pavlus memleketi olan Tarsus’tan Antalya, üzerinden, Konya ve Denizli üzerinden de yolculuklar yaptı. İzmir’den onun izinden gidenler Selanik’e ve bir başka seferde Rodos, Girit üzerinden Malta ve Roma’ya gittiler.. Rodos şövalyeleri, Girit ve Malta şövalyeleri de bu izin üzerinde hayat buldu..
Kıyamet öncesi bir de Mudanya’daki Triana kiliselerine dikkat etmek gerekir. Aya Yorgi, Aya Sotri, Aya Ayani manastırlarının da İznik’le birlikte özel bir anlamı var..
Tabi Urfa ve Hatay’ı da unutmamak gerek. Özellikle de Gavur gölü ve Gavur dağı, bu günki adı ile Amik ovasını ve Amanosları unutmamak gerek.. Oraya Gavur dağı ve Gavur gölü denmesinin sebebi, o bölgenin Lut kavminin helak olduğu vadinin kuzey uç noktasında olmasındandır.. ve o ova dünyanın en büyük çukurlarından birinin üzerindedir..
Buralar toplanma yerleri..
Mehdi inancında Mekke, Medine, Kudüs, Şam, İran ve İstanbul’un özel bir yeri var.. Yine Fırat vadisi, Urfa ve Hatay tabi..
“Emin beldeler” olarak bu rivayetlerde Mekke, Medine, Kudüs, Hatay, İstanbul, Konya ve Buhara’dan söz edilir..
Batılıların bu bölgeye ilgisi bu tarihi arka plandan geliyor.. Bu günki ilgi gelecekteki ilginin ilk işaretleri sayılabilir.. Aralık 2012 sendromu Hıristiyan dünyasının aklını allak-bullak etmiş gözüküyor.. Bu inanç değişen dünya şartları, ekonomik ve siyasi belirsizlik, çevresel etkiler, bilimsel gelişmeler ışığında gelecekte daha güçlü bir şekilde varolmaya devam edebilir..
Siz bunlara inanabilirsiniz, inanmayabilirsiniz, ama bunlara inananlar var ve bu inanç onları belli davranışlara zorlayacaktır. Bunu ciddiye almak zorundasınız..
Bu gün bir çok Hıristiyan Kur’an-ı Kerim’de “Rum suresi” olduğunu bilmiyor. Ya da bir çok Hıristiyan ve Müslüman, Hz. İsa’nın Havarilerinden Hz.Yuhanna’nın mezarının Habibunneccar camiinin içinde olduğunu bilmiyor.. Hani şu Kur’an-ı Kerim’de Habibünnecar’dan bahseden bölümde “Şehre iki aziz geldi” diye başlayan bölümde zikredilen havari..
Sahi bizimkiler “Rum” deyince ne anlıyor. Mevlana neden kendini “Rum” olarak tanımladı ya da “Eşrefoğlu Rumi”.. “Rumi” derken ne demek istemiş oluyoruz. Arz-ı rum, Rumeli neresi. Ahiyanı Rum, Bacviyani Rum, Gaziyani Rum kimlere denirdi!? Alparslan’ın ordusu kaç kişiydi ve tamamı Türklerden mi oluşuyordu. Alparslan’ın askerleri kimlerle savaştı! Bu insanlar neden kendilerine “Gaziyanırum” dediler.
Bana göre bu bölge Kudüs’ün mik’ad alanı içinde.. Peygamberler vadisinde yaşıyoruz, ama bu işin pek de farkında değiliz. Hz. Musa’nın Hızır aleyhisselamla buluştuğu sahildeki yeri takdis etmek için Simon dağında inşa edilen kurulan Simon Manastırına izafeten verilen ad, bu gün “Samandağı” olarak değiştirilerek tarihi doku yokedilmeye çalışılmış.
Luther, Türkleri Şeytanın çocukları olarak görür. Bir çok haçlı kafası taşıyan hristiyana göre biz Antikristiz.. Yani son savaşta onlara göre Deccal’in askerleri olarak onlarla savaşacağız.. Hem de sığınacakları coğrafya bizim coğrafyamız.. Ne yaman bir çelişki içindeler ve nasıl bir ruh burkuntusu yaşıyorlardır kimbilir?
Sanırım bu sancı onları gerçeği araştırmaya, ön yargı ve ön kabullerden kurtularak geçmişi, bu günü ve geleceği yeniden okumaya ihtiyaç duyacaklardır. Onun için önce bizim okumamız ve bu konuda eserler vermemiz ve çalışmamız gerekiyor..
Dünya sancılı ve büyük bir değişime gebe? Sanırım TİKA’nın ve Türk Dünyası Başkanlığı’nın bu konuyu ciddiye alması gerekir.. Çünki Türk dünyası, Kafkaslar ve Balkanlar, Ortadoğu, Avrupa’da bu inanç sahipleri ile içiçe yaşıyoruz..
Anadolu’nun fethini de, İstanbul’un fethini de, Çanakkale’yi de, Anadolu tarihini de yeniden okumamız gerekiyor.
Selam ve dua ile..