“OSMANLI TOKATI”

 
‘Hayatta kalmanın tek şartı var: Kazanmak isteyen her şeyi yapar, herkesi harcar!’ Kapitalizmin altın kuralı. Kapitalizm orman kanunudur. Güçlü olan diğerlerini yok eder. Kural budur! Tıpkı bir oyun. Oyunun kötü tarafı, kazananın her zaman güçlü olan taraf olmasıdır. Çok zaman, güçsüz tarafın mağduriyet psikolojisi ile bir iki adım öne geçmesini istesek de güçlü olan ipi göğüsleyen taraf olur.

Dünyayı yöneten adamlar ‘Yeni Dünya düzenine’ geçmenin zaruretini savunurken, işgal edilecek topraklara askeri güçlerinden önce ‘kültürel üstünlüklerini sokmaları gereğinin farz olduğunu söylemişlerdir.

‘Uluslar arası piyasalar genişlerse mutlu olacak, O. Adamlar, ideolojik taarruz ile hazırladıkları zemini, işgal güçleri ile sonlandırmayı planlamaktalar. Amaç, askeri güçle aldıklarını, halk isyanı ile kaybetmemek… Bunun için öncelikli hedefleri, halkın zihinlerini bulandırmak sonra bir gevşeme ve dinginlik hali oluşturarak, ardından altın vuruşla aç gözlerini doyurmak… Hipnotik trans hali…

“Amaan, bana ne be kardeşim, orda bomba patlamış, burada kredi borcundan esnaf intihar etmiş, Suriyeliler birbirlerini kesmiş”…

Akşam sen survıvor’ı izledin mi, Ali Veliye nasılda giydirdi (giydirmek; giyme işini yaptırmak). Asıl sen, izdivaçta Zehra Hanım’la Adnan Beyin buluşmalarını kaçırma. Yarın cam odada çay içecekler. Evim arabam var demişti ya, birde kirada dükkanı varmış şaşkınlıkları… İşte bilinçleri allak bullak eden işgal.

Bu işgali gerçekleştirmek için kullandıkları silah, “SUBLİMİNAL” mesajlar. Mesajların, bizlere ulaştırılması için en güçlü araçları eğitim ve medya. Medya kısmında da tabi ki “görsel medya”.

Görsel medyanın bilinçaltına ulaşarak kitlelerin, hipnotik telkinlerle algı değiştirme güçlerinin tartışmasız en etkili gücü sinema ve tv.

Antropolog Nader’in, “Yanlış olanı doğru gösterebilme sanatı” dediği gücü kullandığınızda, kültürel yapınıza aykırı bulunan tüm davranışlar “normal”leştirilirken, itiraz eden bağımsız düşüncelerinizde “kavgacı” olarak algılanmanıza yol açar.

TV eleştirmenlerimizin, sayısız özel kanalda sayısız kepazelikle sergilenen dizi, yarışma vb yapımları köşelerine taşırken, bir yandan da TRT ye vurmaları bu noktada düşündürücüdür. TRT ekranlarında, Komedi-Tarih kategorisinde fantastik bir senaryo ile izleyicisi ile buluşan “Osmanlı Tokadı” dizisinin, usta kalemlerce(!) fark edilemeyişi de düşündürücüdür.

Türkiye’de üretilen, senaristi-yapımcısı Türk olan ancak TRT ekranlarında izleyicisiyle buluştuğu için eleştirmenlerin dikkatini çekememiş dizilerimiz, neden özel kanallarda ki başarılı(!!) yapıtlarla kıyaslanmaz. Eşinin kafasına vuran “hadi bee-yürü aslanım” diyerek eşini motive eden çiftleri ekrana taşıyan, “arkadaşına güvenme sırtından bıçakla” diyerek, kazanda nasıl kazanabiliyorsan öyle kazan öğretisini çocuklarımıza aşılayan, nasıl bir zihniyet olabilir. Dahası nasıl bir (iyi) niyetle açıklanabilir.

İsrail’de dahi, sakıncalı bulunarak yasaklanan “Sex And The City” dizisinin, ülkemizde hala hayranlıkla izleniliyor olması, işgal altında olduğumuzu kanıtlamaya yetmez mi?

Ciddi bir Psikolojik Savaş altında ve hatta işgali altındayız. Her kanaldan evimizde bizlere pompalanan uyuşturucu resimlerle, izdivaçlarda ticaret yapmayı, survıvorlarda arkadaş satmayı, zihnimizde normalleştirmeye devam ediyoruz. Bunlarla uyuşmuşken de Suriye de neler olmuş, dış destekçilerin itaatinde ki pkk, savaş naraları atan Suriye ve komşularımızın bize tacizi, elektriksiz-susuz kalmışız, ozon delinmiş Çelik değişmiş umurumuzda mı?

Osmanlı Tokadı yemeden ayılamayacak bir haldeyiz vesselam…

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir